Atmosferin ısınması yüzyılımızın bir numaralı sorunu. Hava durumu özel veya mesleki yaşantımızda yaptığımız faaliyetleri etkilemekte, hatta evden hiç çıkmayanların bile keyfi üzerinde rol oynamaktadır.
10 yıl kadar önceleri Havadan Sudan Yazmak ve/veya Konuşmak yazın ve iletişimde; boş konuşmak, konuşana da , yazana da , okuyana da hiçbir şey vermeyen laf olsun anlamına gelmekteydi.
Sempatizanı olduğum sanatçı Özdemir ERDOĞANın 10 yıl öncesinden değerli şair Orhan VELİnin meşhur hava bedava, su bedava güftelerinden besteleyip okuduğu şarkıyı artık TVlerde dinleyemez olduk. Zira havada suda şimdilerde ekoloji ve ekonomi birbirine karıştı.
Türkiye'de çevre, afetler ve meteoroloji konusunda bilgisine ilk başvurulan isimlerden biri sayın Prof. Dr. Mikdat KADIOĞLU Havadan Sudan programı, yayınları, ve köşe yazılarıyla bizleri gelecek için uyarmaktadır. KADIOĞLU, 28 Nisan 2013 tarihli Milliyet Gazetesindeki "Türkiyenin Üç bölgesi İçin Korkutan Tahmin başlıklı yazısında; Küresel ısınmanın çok ciddi boyutlara ulaştığını, sıcaklıkla birlikte yağış artsa sorun olmayacağını ancak yağmur artışının sadece Karadeniz Bölgesi'nde olacağını, Ege, Akdeniz ve İç Anadolunun ise kavrulacağını bildirmektedir. KADIOĞLU, normal şartlarda Dünyanın yaklaşık 150 bin yılda 1 derece ısındığını, ancak 1850 yılından 2000 yılına kadar ise 150 yılda aynı oranda bir ısınma olduğunu, bu hızlı ısınmanın en önemli sebebi olarak ta insanın (daha çok kuzey yarım kürede yaşayan insanları) iklimdeki değişikliğin %75 sebebi olarak işaret etmektedir. 2030 yılına doğru Türkiyenin ortalama yaz sıcaklığının 3 derece artması, kış sıcaklığının ise 2 derece artması bekleniyor. Yağmur sadece Karadeniz Bölgesi'nde artacak (nem ve fırtınayla birlikte). Esas problemin Ege, Akdeniz ve İç Anadoluda oluşacağı, kışları ılık ve kurak, yazları ise çok sıcak ve çok kurak iklime dönüşmesi ders kitaplarında bile değişik iklim tanımlanmalarına yol açacaktır. Avrupa Birliğinin iklim değişikliğinden çok korktuğunu belirten Prof. Dr. Mikdat KADIOĞLUnca sebebin göç korkusu olduğunu, çünkü kuraklaşan Afrika kıtasından Avrupa ya göç kaçınılmaz olacaktır.
İklimin devam eden ısınması karşısında ilk etkilenen canlılar bitkiler ve hayvanlar olmaktadır.
Özellikle son 35 yıldır çok sayıda hayvan türü yaşadıkları alanı değiştirdi. Avrupanın doğusunda bazı türler (örneğin beyaz leylek) kışın yaşacakları bölgelere gitmek için göçe başlamakta gecikiyorlar. Avrupada Akdeniz iklimi, ılıman bölgenin güneyinde etkili olurken; ılıman iklim ise kuzey iklim bölgesine her bir ek derece için 160km ilerliyor. Bitkiler alemi de sıcaklık değişimine tepki göstermiştir. Ilıman bölgelerdeki bitki ve ağaçlar daha hızlı ve daha iyi büyüyorlar. Avrupadaki bitki türlerinin çiçeklenme dönemleri 1965-1995 yılları arasında ortalama 10 gün uzadı. Özellikle meyve veren ağaçlar iklimin ısınmasından faydalanmışa benziyor. Ancak araştırıcılar bu fenolojiden bitkinin fizyolojisini uzun vadede duruma uyum sağlayabileceğine henüz şüpheyle bakıyorlar.
KADIOĞLU, 21. yy. ortalarında havanın ortalama sıcaklığının artmasıyla Akdeniz orman ağacı türlerinde kızılçam, Halep çamı ve palamut meşesinin Bolu Bölgesine yerleşebileceğine; Karadeniz Bölgesi ağaç türlerinden doğu kayını ve gürgenin, doğu adininin daha yükseklere ve kuzeye doğru göç edeceklerini, karaçam ve sarıçamların ise daha yüksek dağlara doğru yayılacağından bahsetmektedir. Havasıyla ve yağış rejimiyle eskiden beri şanslı il kabul edilen Bolumuzun ise 2030 yılında nüfus yönünden daha hızlı çoğalacağı beklenilir. Ama bunun nedeni asgari 3 çocuk politikasından ziyade iklim koşulları olabilir. Bundan 3 ay öncesinde, Mudurnuda Arap turistlerin 60 dönümlük arazi satın alarak ekolojik köy kurma teşebbüsleri bu gelecek sezgisinden olsa gerek!
TERMOS MODELİ YALITIM !
Çevre sorunları uzmanı Fransız Sayın Frederic DENHEZ ( Küresel Isınma Atlası 2007), iklimin ısınmasından torunlarımız ve onların çocukları etkilenecektir. Buda bizi mutlak kanıtlar beklemeden hemen şimdi kararlar almaya zorluyor. Teknolojik ilerlemeye ise tamamen güvenemeyiz. Bu soruna toplumsal tercihler geliştirerek ve bireysel davranışları düzenleyerek insanoğlu bir katkı sağlayabilecektir. Ekolojistlerin uzun vade kaygıları ile ekonomistlerin kısa vadeli kaygıları birleştiğinde dünya nefes almaya başlayabilir. Isınmayla meşgul olmak, hızla akıp giden tarihe belirgin bir biçimde uyum sağlamak demektir diye bizleri uyarmaktadır.
DENHEZ yine enerji tasarrufu için önemli olan yalıtım konusunda; "Bir evin ürettiği ısının %30 ila 40nın çatıdan kaybettiğini, duvarlar için ideal olan yalıtımın ise dışarıdan yalıtım olduğunu, şayet içeriden yalıtırsak evi bir termosa dönüştürmüş oluruz ! yani onu nemlendiririz, oysa bir duvar nefes almalıdır. Eğer almazsa su buharı artar küfler ortaya çıkar diye açıklık getirmektedir.
NASREDDİN HOCA NIN KÜRESEL ISINMA UYARISI
Türkiye coğrafyası ve ekolojisi konusunda hayli yayına sahip bir diğer hocamız Prof. Dr. İbrahim ATALAY; biz ormancılara Karabük'te 2000 yılındaki bir seminerde Nasreddin Hocadan bir fıkra anlatmıştı: Hoca, yaşamını sürdürdüğü Orta Anadoludaki evinin yakınında bulunan tarlasına bir söğüt fidanı dikmiş. Bakmış civarda kimsecikler yok. Can suyu niyetine diktiği fidana bir güzel işemiş Ayrılırken fidana dönüp, -bana bak ister tut, ister tutma, görüp göreceğin yağışın hepsi budur - diyerek evin yolunu tutmuş
Hoca asırlar öncesinden küresel ısınmaya dikkati çekmiş meğer
Havalar nasıl olursa olsun, iyi ve sağlıklı günler geçirmeniz dileğiyle hoşça kalınız.