Sayın okuyucular, deli akla bir türlü söz dinletemiyorum. Bu kez de takıldı şu İstanbul Sözleşmesi’ne. Günlerdir sokağı izliyoruz,medyayı izliyoruz, varsa da İstanbul Sözleşmesi yoksa da İstanbul Sözleşmesi.Ben de takılayım bakalım bu kervana,dağarcıktan ne çıkacak dedim.Hadi başlayalım:
Sayın okuyucular,İstanbul Sözleşmesi deyince “laf lafı açar” misali aklıma sözleşme nedir,anlaşma nedir soruları takıldı. Bilgi dağarcığıma danıştım, yeterli olmadığını gördüm, Google’den yardım alayım dedim, onun da kafası karışık. Ancak sonuç olarak şunu söyleyebilirim, ikisinin de AYNI olmadığını, ancak AYNI denilebilecek kadar da yakın olduklarını öğrendim. Bu nedenle- kolaylık olması anlamında ve konumuz da İstanbul Sözleşmesi olduğuna göre- sadece “sözleşme” sözcüğünü kullanacağım dedikten sonra İlhami gel okuyucuların kafasını karıştırma “ılıcanın havuzuna atlar gibi “ gir konuya dedim.Eh girelim bakalım. (Her birisini birer GURME (eleştirmen-münekkit ) gibi gördüğüm sayın okuyucularım yaptığım yemeği beğenecekler mi yoksa çöpe mi atacaklar göreceğiz).
Sayın okuyucular, görüldüğü gibi yazımın başlığı AHDE VEFA. Ahd, söz vermek demektir. Halk arasında ahd ediyorum, şöyle yapacağım, böyle yapacağım gibi lafları çok duyarız. Ahde vefa ise “verilen sözde durmak” demektir. Bu ibare genellikle uluslararası ilişkilerde adeta bir hukuk kuralıdır. Bu kuralın ihlali o devletin GÜVENİLİRLİK notunu düşürür. Bu nedenle devletler taraf olduğu sözleşmelerden çıkarken- çekilirken bunun ÖNÜNÜ ARKASINI hesap etmesi gerekir. Bu AHDE VEFA hususu uluslararası her sözleşmede hukuken ve ahlaken aynı ağırlıkta değildir. Bu nedenle sözleşmeleri ikiye ayırmak gerekir. Bazı sözleşmeler, KATILIM sözleşmesidir, bazı sözleşmeler ise taviz ve kazanç dengeli PAZARLIKLA ortaya çıkan PAZARLIK sözleşmeleridir. Katılım sözleşmelerinde karşılıklı ödün-taviz yoktur, sadece katılanın kazanımı vardır. Bu nedenle katılım sözleşmelerinden- ki İstanbul Sözleşmesi de bir katılım sözleşmesidir- her zaman çıkılabilir. Çıkma, muhataplara zarar vermediği için herhangi bir sorun da yaratmaz. Nitekim ABD eski başkanı Donalt Tramp nasıl- kendi siyasi mevzuatına göre- Paris İklim sözleşmesinden çıktım dediğinde bir sorun olmamışsa, keza ABD yeni başkanı Joe Biden-kendilerinin iç siyasi mevzuatına göre- Paris İklim sözleşmesine girdim dediğinde de bir sorun olmamışsa bu sözleşmenin KATILIM SÖZLEŞMESİ olmasındandır. Ancak PAZARLIK sonucu ortaya çıkan sözleşmeden çıkılması durumunda ise karşımıza AHDE VEFA (verilen sözde durmak)ilkesi çıkar. Hatta karşılıklı taviz-ödün ve kazanım dengesi içeren pazarlık sözleşmesinden çıkılması durumunda taraflar verdiklerini geri isteme yoluna gidebileceklerinden bazen devletlerarası siyasi krizlere de neden olabilir.
Sayın okuyucular, sözleşme hususundaki bu genel girişten sonra gelelim İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması hususuna-her ne kadar sayın Cumhurbaşkanımız bu İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması ile ilgili soruya verdiği cevapta “çıkıldı, artık bunun önüne arkasına bakmayın” demiş olsalar da bu deli gönül durur mu, İZNİNİZLE deyip ÖNÜNE ARKASINA bakacak. Hadi bakalım;Bu çekilmeyi iki bölüme ayırarak irdelemek istiyorum; Konuyu,birinci bölüm USUL yönünden, ikinci bölüm ise ESAS yönünden ele almayı uygun görüyorum.
Peki USUL yönündün bir bakalım; Bana göre TBMM tarafından onaylanarak KANUN niteliği kazandırılan(Anayasa madde 90/6) sözleşmeden ancak TBMM tarafından çıkılabilmeli. Yani eve hangi kapıdan girilirse o kapıdan çıkılmalı.Aksi görüşün kabulü ise Cumhurbaşkanının istediği zaman bir KANUNU yürürlükten kaldırabilir sonucuna götürür ki bu durum demokrasi ile bağdaşmaz. Keza TBMM başkanı sayın Şentop’un “TBMM tarafından kabul edilen sözleşme, nihayetinde C.Başkanının onayı ile KANUN NİTELİĞİ kazandığından C.Başkanının o sözleşmeden çıkma yetkisi vardır” yönündeki cevabına katılmam da mümkün değildir. C.Başkanının, TBMM kabul ettiği kanun veya sözleşmeyi onama hakkı vardır ve fakat değiştirerek onama hakkı olmadığı gibi iade(veto)hakkını kullanarak meclise geri gönderdiği kanun, TBMM tarafından aynen kabul edildiğinde onama HAKKI yoktur ancak onama GÖREVİ vardır. Bu nedenle görülüyor ki TBMM sinin erki üstün erkdir. Örneğin bir valinin emrini kaymakamın değiştirmesi nasıl söz konusu değilse burada da durum aynıdır.
Gelelim çekilmenin ESASINA; Kahin olmaya gerek yok,19 yılda olanlardan olacağı görerek diyorum ki bu sözleşmeden çıkılmanın ESAS amacı, İslami çevrelerin baskısı sonucu kadını, İslami kuralların çizdiği sınırlar içine çekme ve bunun da kaçınılmaz sonucu olarak kadını erkeğin insafına terk etme projesinin yavaş yavaş,alıştıra alıştıra hayata geçirilmesi için yapılacak yasal değişikliklerin önünü açmaktır. Bu böyle biline.
Hoşça kalın.
İLHAMİ CANDEMİR