Günümüz insanının özellikle de gençliğin en büyük sıkıntılarından birisi oldu aidiyet duygusu. Sokağa çıkıp 30 yaş üstü insanlara hangi liseden mezun olduğunu sorduğunuzda aldığınız cevabın içinde büyük bir gurur ve aidiyet duygusunun yattığını görürsünüz.
Ben bu aidiyet duygusunu 2012 yılında Bolu Atatürk Lisesi’nin(şu an ki adı Bolu Anadolu Lisesi) eski mezunlara vermiş olduğu davet de gördüm. Uzun çalışmalar sonucu çok eski mezunları hatta ilk mezunlardan da birkaç kişi bularak organizasyonu gerçekleştirmiştik. O gün gelen misafirlerimizde görmüş olduğum heyecan, geçmişe ve okula olan aşk, birlikte olabilmenin vermiş olduğu haz vs. inanın kelimelerin dahi ifadesine sınır koyuyordu.
İlla okul olması gerekmez herhangi bir fabrikadan, atölyeden vs. emekli olmuş ağabeylerimiz, ablalarımız ya da teyze, amcalarımıza bakınız. Eski işyerinin önünden geçerken hafiften gözlerinin dolduğunu görebilirsiniz. Bir sohbet esnasında örneğin Arçelik’ten emekli bir amcamın fabrikadan bahsederken hala “Bizim fabrikada…..” diye cümleye başladığını duyabilirsiniz.
İşte bu aidiyet duygusudur. Ve bunun hiçbir zararı da yoktur insana.
Oysa günümüzde ne de kolay terk edebiliyoruz arabamızı, evimizi, işyerimizi…
Bizim köyde arabası ile anılan insanlar vardı. Röno Şevki, Java Hasan, Planet Kenan, Merküri Ahmet gibi…
Evlerimiz bizim sadece geceleri konakladığımız mekanlarımız değil, çocuklarımızın doğduğu, büyüklerimizin vefat ettiği, ilk adımımızı atarak yürüdüğümüz dış kapı, önce çok yüksekte görünen sonra da yaşımız büyüdükçe küçülen lavabolarımız vardı bizim.
Komşularımız vardı eskiden külüne muhtaç olduğumuz ve ev almayıp komşu aldığımız. Aileden saydığımız, aç kalınca kapısını çaldığımız; hasta olunca tarhanasını yudumladığımız, kederlenince sabahlara kadar dertleştiğimiz komşularımız vardı bizim.
Şimdi düşünüyorum da şehre otuz beş kilometre uzakta bir köyde çocukluğunu yaşamış bir insan olarak ne güzel komşularımız vardı bizim. Bir gece hastalıktan ateşlenince komşumuz Duran Amca Mersin Devlet Hastanesinin aciline yetiştirmişti beni.
Ev gezmelerimiz vardı bizim. Öyle bugünkü gibi on beş çeşit ikram yapan evler yoktu ama güler yüz vardı, sohbet vardı, samimiyet vardı benim çocukluğumda. Kimse ne ikram edildiğine bakmazdı. “Allah ne verdiyse!” denir ve ortaya konurdu ikramlar.
Gün geçtikçe zayıflayan bu aidiyet duygusunun yok oluşuna biz büyükler de fazlasıyla destek oluyoruz farkında olmadan. Çocuklarımıza bu duygunun önemini ve insana katmış olduğu manevi hazzı anlatabilsek, inan ki durum çok daha farklı olacak.
Yorum yazarak Bolu Gündem Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Bolu Gündem hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Bolu Gündem editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Bolu Gündem değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Bolu Gündem Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Bolu Gündem hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Bolu Gündem editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Bolu Gündem değil haberi geçen ajanstır.