Milli Mücadele-Ulusal Kurtuluş Savaşı yıllarında, yaygın olarak kullanılan iletişim araçlarının başında, telgraf haberleşmesini, gazete ve dergileri görüyoruz. Dünyada ve yurt içinde yaşananların kitlelere aktarılmasının, resmi kurumların emir ve ilamlarının duyurulmasının, siyasi, askeri ve ticari iletişimin en hızlı yolu, telgraf haberleşmesidir. Telgraf, son dönem Osmanlı yöneticilerinin, önemini en erken kavradıkları ve ülke içinde yaygınlaştırdıkları teknolojik gelişmelerden birisidir.
Telgraf haberleşmesi, Ulusal Kurtuluş Savaşı döneminde en etkin ve yaygın şekilde kullanılmıştır. Telgraf haberleşmesi; kısa bilgi ve emirlerin, şifreli olarak, en hızlı biçimde karşı tarafa aktarılmasına olanak vermektedir. Kurtuluş Savaşı sonunda dile getirilen ; Biz bu savaşı biraz da telgraf telleriyle kazandık sözü, önemli bir gerçeği ifade etmektedir.
Ulusal Kurtuluş Savaşı sırasında; İşgal Kuvvetleri-İstanbul Hükümeti cephesinin ve gerekse Kuvayı Milliye-TBMM Hükümeti cephesinin genel değerlendirmelerinin, propagandasının, olaylar hakkındaki yorumlarının vb. kitlelere ulaştırılmasının başlıca araçları gazete ve dergiler olmuştur. Bu bağlamda, iki taraf arasındaki kavganın önemli bir ayağını da, iletişim alanında yaşanan basın savaşları oluşturmuştur.
İSTANBUL BASINI
İstanbulda basımı yapılan gazete ve dergilerin önemli bir bölümü; işgali ve İstanbul Hükümetini destekler mahiyette yayım yapmaktadır. Dönemin gelişmiş matbaalarında, kaliteli kâğıtlara baskı yapan ve maddi sıkıntısı olmayan mütareke basını-işbirlikçi basın gazeteleri, İstanbul dışında da yaygın bir şekilde dağıtılmaktadır. Sarayın resmi olanakları kullanılarak, Hürriyet ve İtilaf Fırkası üyelerince dağıtımı yapılan bu gazeteler, Güney Anadoluda Fransız askeri uçakları tarafından, diğer iç bölgelerde İngiliz askeri uçakları vasıtası ile gazetelerin havadan atılması yoluyla en uzak yörelere kadar ulaştırılmaktadır.
Kuvayı Milliye ve TBMM Hükümeti aleyhinde yayım yapan İstanbul gazetelerinin başında; Ali Kemalin Peyam-ı Sabah, Refii Cevatın (Ulunay) Alemdar, Refik Halitin (Karay) Aydede ve Sabah gazetelerini sayabiliriz. Bu gazetelerin genel bakış açısını görebilmek için birkaç örnek verirsek, 5 Ağustos 1920 tarihli Alemdar Gazetesinde, başyazar Refii Cevat, Mustafa Kemal Paşa ve Anadoluda başlayan Kuvayı Milliye hareketi için şunları söylüyor:
Genç, dinç, cesur ve özellikle acıma duygusuna kendisini kaptırmadan adaletin gereğini yerine getirecek (!) bir kumandan bu Anadolu İsyanının on beş gün içinde kökünü kazırdı. Mustafa Kemal ile peşindekiler de bu İttihatçı dolabını çevirecek güç kalmazdı
Ali Kemal, 7 Ağustos 1920 tarihli Peyam-ı Sabah Gazetesindeki başyazısında, Dünyanın en güçlü (!) ordularına sahip İngiliz, Fransız, İtalyan devletlerine teslim olmayı reddederek, İstiklal-Bağımsızlık şiarı ile ortaya çıkan ve Padişaha-Hilafete asi olan Kuvayı Milliye için şunları yazıyordu:
Dün gazetelerde okuduk; Mustafa Kemal ve h ,Eskişehirde karargahlarını kurmuşlar; Karabekirler,Kazımlar,Nurettinler,Ali Fuatlar,Selahattinler sözde kolordularının başına geçip Yunanlılara karşı büyük taarruza hazırlanıyorlarmış.Bu çılgınca teşebbüsün acı sonucu ne olacaktır, size bir kelime ile özetleyelim: İzmihlal!.. Gene İzmihlal!..Daima İzmihlal!.. (Çöküş, yok oluş) Çünkü Yunanistanın orduları var Cephanesi var. Savaş araç ve gereçleri var ve sonuçta İngiltere gibi büyük bir yardımcısı var. Bütün bunlardan başka Yunan halkıyla devletinin düşünce, emel ve gaye birliği var
ANADOLU BASINI
Mütareke basınının örneği olan gazetelere, Anadolunun değişik illerinde de rastlıyoruz. Bu yayım organlarında da, İstanbuldaki örnekleri aratmayacak biçimde hakaretlerle dolu, saldırgan bir dil hâkimdir. Ömer Feyzi Beyin Trabzonda yayımladığı Selamet ve Balıkesirde yayımladığı İrşad gazeteleri bu konuda dikkati çekiyor. Mustafa Kemalin Samsuna çıkmasından sonra Balıkesire kaçan Ömer Feyzi bu yörede Gâvurcu İrşad diye nam salan gazetesinde, 4 Eylül 1920 tarihli ve Mustafa Kemal Sahtekâr mı, Mecnun mu? başlıklı yazısında şöyle yazıyordu:
Olanı biteni kaydedecek olan tarihimizin son sayfaları, hiç kuşkusuz, Anadoluda bir fitne ocağı tutuşturan bu sergerdeye (maceracı elebaşı)ayrılacak; bu adamın yaptıklarından uzun süre söz edecektir. Mustafa Kemal, devrinin K Mustafasıdır Yazısının devamında, kentteki Yunan fevkalade Komiseri Seferyadis Cenaplarının (bayram nedeniyle) bazı okullarda kurbanlık koyunlar armağan etmesinden pek etkilendiğini belirten Ömer Feyzi, Yunan işgal kuvvetlerine kendisini sevdirmek için şöyle yazıyordu: Uşak kasabası çoktan beri asilerin (Kuvvacıların) cürüm ve cinayet ocağı olmuştu. Halk, bir yerlerden gelecek (Yunan Ordusunun) imdat kuvvetlerini özlemle bekliyordu
(İrşad Gazetesi başyazarı Ömer Feyzi Efendi, 150likler listesinde yer alarak yurt dışına sürgün edilmiş, Atatürkün sağlığında çıkardığı af ile yurda geri dönmüştür )
Bandırmada Alb. Ali Saminin çıkardığı Adalet, İzmirde yayımlanan Islahat,Ahenk, Müsavat,Boluda eski Akabe Kaymakamı Kadri Beyin çıkardığı Kürsi-i Millet, Ali İlminin Adanada çıkardığı Ferda vb. Milli Mücadele aleyhinde yayım yapan başlıca gazetelerdir
Ulusal Kurtuluş Savaşı sırasında İstanbulda basılan ve Milli Mücadeleyi destekleyen gazeteler, ağır bir sıkıyönetim baskısı ve sansür altındadır. İşgal Komiserliklerinin ve İstanbul Hükümeti yetkililerinin sansüründen geçen gazetelerin birçok sütunu boş bir şekilde basılmakta, daha ileri giden gazeteler kapatılarak, yazarları anında tutuklanmaktadır.
Anadoluda yayımlanan ve Ulusal Kurtuluş Savaşını destekleyen yayım organları ise bu açıdan daha özgürdür. Bu yayımların başında ; İrade-i Milliye(Sivas14 Eylül 1919) ve onun devamı niteliğinde olan Hâkimiyet-i Milliye ( Ankara10 Ocak 1920) gazetelerini görüyoruz. İzmirde; Osman Nevresin(Hasan Tahsin) Hukuk-u Beşer Gazetesi,Anadolu,Duygu ve Mustafa Necati Beyin başyazarı olduğu İzmire Doğru gazetelerini sayabiliriz. Kastamonuda Açıksöz,Adanada Yeni Adana,Konyada Babalık, Amasyada Emel,Erzurumda Albayrak ve Kazım Karabekirin gözetiminde çıkarılan Varlık,Trabzonda İstikbal,Giresunda Yeni Giresun, Orduda Güneş ve Ordu Bucak, Samsunda Hilal,Elazığda Satvet-i Milliye, Maraşta Amali Milliye vb. ile Boluda; Dertli ve Türkoğlu gazetelerini ve kısa süreli yayımlanan Gamlı ve Milli Gaye dergisini sayabiliriz.
İSTANBUL BOLU- ANKARA MENZİL HATTI
Ulusal Kurtuluş Savaşının başında, İstanbuldan Ankaraya geçişin sağlandığı iki önemli ana güzergah bulunmaktaydı. Bunlardan birisi, Üsküdardan başlayıp, Gebze-İzmit-Adapazarı-Bolu üzerinde Ankaraya ulaşan Menzil Hattı idi. İkincisi ise daha sonraki dönemde, özellikle de Hilafet isyanları sonrasında önem kazanan İstanbul-İnebolu deniz yolu ile Kastamonu-Ankara ulaşımının sağlandığı güzergâh idi.
İstanbul-Bolu-Ankara ulaşımının; Geyve Boğazı-Mudurnu-Nallıhan güzergâhı, Geyve Boğazı-Göynük-Mudurnu-Seben güzergâhı, Adapazarı-Mudurnu-Bolu Kızılcahamam güzergâhı vd. seçenekleri de günün koşullarına göre kullanılmaktaydı. İstanbuldan Ankaraya aydın ve subayların geçişi, silah ve mühimmat kaçırılmasında önemli bir geçiş ve durak noktası olan Bolu yöresinde, Kuvayı Milliye-Müdafaai Hukuk Cephesinin ve İşgal Kuvvetleri-İstanbul Hükümeti Cephesinin ciddi bir örgütlenme ve propaganda çalışması yürüttükleri görülüyor. 1920 yılının ilk yarısında, İstanbul Hükümeti yanlısı propaganda ve örgütlenmenin etkin olduğu Bolu yöresinde, aynı yılın ikinci yarısından itibaren Ankara-TBMM Hükümetinin örgütlülüğünün ve hâkimiyetinin varlığını görüyoruz. Bu bağlamda, Bolu basını da iki kampa bölünmüştür.
KÜRSİ-İ MİLLET GAZETESİ
Boluda yayımlanan gazetelerin önemli bir bölümü Vilayet Matbaasında basılmaktadır. Bu nedenle Boluda Mutasarrıf olarak görev yapan mülki amirin siyasi eğilimi, basımı yapılan gazeteler üzerinde etkili olmaktadır. Mutasarrıf Ali Haydar Bey döneminde yayımlanan Kürsi-i Millet gazetesi Milli Mücadeleye ve Kemalist harekete ilk ciddi karşı duruşu gösteren gazetedir. Bu gazetenin sahibi, Hürriyet ve İtilaf Partisinin etkin isimlerinden olan eski Akabe Kaymakamı Kadri Beydir. Selim Sarıbay ,İstiklal Savaşında Mudurnu-Bolu-Düzce adlı eserinde bu gazeteden şöyle bahsediyor:
Bu sıralarda Boluda mütekait kaymakamlardan Akabe Kaymakamı (K.) bey isminde bir müfsidin idare ettiği (Kürsi-i Millet) gazetesi, İttihatçılar aleyhinde yalanlar, iftiralar icat ederek küfürler savuruyordu. Aynı zamanda bu gazeteyi köylere kadar göndermeyi ihmal etmeyen İtilafçılar, İttihatçıları halkın gözünden düşürmeye çalışıyordu.
Şubat 1335 ayı içinde, Hürriyet ve İtilafçılarla temas etmek ve talimat vermek üzere İstanbuldan Düzceye ve Düzceden Boluya beş İngiliz zabitinin geldiği, bunları Boluda Hürriyet ve İtilaf rüesasından (Burada isimlerini yazmaya lüzum görülmemiştir) bazı zevat ile görüştükleri ve ( E) efendinin evinde şereflerine verilen ziyafete, Bolu Mutasarrıfı (A.H) beyin de iştirak ettiği söyleniyordu. (Selim Sarıbay.age. s:21,22)
, Rahmi Apak, Garp Cephesi Nasıl Kuruldu adlı eserinde, Boluda Hürriyet ve İtilaf Partisi ile Teceddüt Partisi arasında yaşanan gerilimi ve Kürsi-i Millet Gazetesinin bu konudaki yaklaşımını şöyle aktarıyor:
Hürriyet ve İtilafın Boluda (Kürsi-i Millet) adlı bir gazetesi var.Bu gazete, Teceddüt Partisinin programının bir maddesinde,kadınların dahi intihaplara (Seçme seçilme) iştirak edebileceği maddesini ele alarak: Kadınların kocalarının müsaadesi olmadan sokağa çıkmalarına şeriatın müsaadesi yoktur.Teceddütçüler şeriatı dahi ayaklar altına alıyor diye yazıyor.O zaman Hürriyet ve İtilafçıların başında Boyacızade Hacı Hamdi bulunuyor.Azalıklarında İrvanyalı Hacı Hafız Emin,Kadri, esnaftan Hafız Abdullah,avukat Nuri,dava vekili Yahya,tüccardan Hacı Mehmet gibi zevat vardı. (Rahmi Apak. age. TTK. Basımevi.1990. s:140.)
Rahmi Apak ilgili eserinde, 1920 yılının ilk yarısında, Bolu-Düzce yöresinde yaşanacak kardeş kavgasının nasıl ve kimler tarafından tezgâhlandığını ve alt yapısının örüldüğünü şöyle anlatıyor:
7 Şubat 1919da beş İngiliz subayından mürekkep bir heyet Boluya geliyor. Bunlar, Bolu Hürriyet ve İtilaf Erkânı ile ve eski mebuslardan (Abdulvahap) ile saatlerce konuşuyorlar ve Mutasarrıf ile birlikte Hürriyet ve İtilafçılar bu İngiliz subaylarına ziyafetler çekiyorlar. Bu heyet, seyahatlerini Çerkeşe kadar uzatarak oradan dönüyorlar. Ve Mudurnu, Göynük, Taraklı yolu ile Geyveye giderek oradan İstanbula dönüyorlar. Yanlarında bir de Ermeni papaz vardır. Bu papaz da, bu havali Ermenilerine lüzumu olan talimatı verdiğinden, Ermenilerin azgınlığı artıyor. Hürriyet ve İtilafçılar bir yandan, İstanbulda Refii Cevatın çıkardığı (Alemdar) gazetesini de köylere kadar dağıtarak halkı vatanperverler aleyhine zehirlemeye devam ediyor (R.Apak aynı eser. s:141)
Hazırlayan:Mehmet Tunçkol
