İlimizin bulunduğu coğrafi yeri gözümüzde canlandırırsak, ormanları bol, akarsuları bol gözüken şanslı illerden sayılabilecek konumdayız. Fakat bu coğrafi şanslılığımızı yeterince kullanabiliyor muyuz, bence maalesef hayır. Yaylalarla bağlantısı olanlar ve orman içi pikniğe gidenler çok iyi bilirler ki, orman içinde bulunan pınarlar ve akarsuların debileri her geçen yıl, bir önceki yıla göre azalıyor, hatta bazı pınarlarda hiç su akmaz haldeler. Bu durumun önemli sebeplerinden birisinin, ormanlarımızdaki ağaç cinslerinin değiştirilmesi olduğunu düşünüyorum. Gövdesinde ve yapraklarında bol su tutan ve ormanların ayaklı su deposu olarak bilinen kayın ağacının sayıları, sanayide ve yakacak odun olarak kullanılması sebebiyle hızla azalmaya devam ediyor. Ağaçlandırma yapılan yerlerde de bu tür ağaçlar yerine, çoğunlukla daha geç büyüyen iğne yapraklı ağaçlar tercih edilince, hem ormanların dengesi, hem de toprağın suyu tutma dengesi bozulmuş olmuyor mu?
Bolu dağındaki ilk ağaçlandırma yapılan yerlerindeki ağaçların dikiminden bu günlere bayağı uzun bir zaman geçmesine rağmen gelişmeleri hepimizin gözünün önünde. Bolu dağındaki ağaçlandırma yapılan sahasının eski orman yapısında kayın, meşe, kızılağaç çoğunlukta iken, bugün ise çam türleri ağırlıklı durumda. Bu sahalarda ağaçlandırma yapılalı elli seneyi aşkın bir zaman geçmiş olmasına rağmen, hala tam yetişkin hale gelmiş ağaç maalesef yok.
Bolu dağının batı tarafını, yani Kaynaşlı tarafını gözümüzün önüne getirelim, ormanların yerini fındık bahçelerinin aldığını görürüz. Ani yağan sağanak yağmurlarda Kaynaşlıya selin verdiği zararı duymayanımız yoktur herhalde? Aynı yağmur Bolu dağının iki tarafına yani Bolu tarafına da yağdığı halde sel olmaz, nedeni ise çok basit, çünkü dağın Bolu tarafında fındık bahçeleri yok, azalmış ve karışıkta olsa bir orman yapısı var. Bugünkü orman yapısı yeterlimi derseniz cevabım hiç tereddütsüz hayır. Elmalık köyünün Bolu dağı yakasından çıkıp, Yumrukaya köyünün içinde Abant’tan gelen dere ile birleşen derede 1960’lı senelerin başında sazan balığı türleri ve kırmızı benekli alabalık tutabiliyorduk. Bugün ise bu derelerde bırakın alabalık yaşamasını, sular o kadar kirlendi ki, kurbağalar bile yaşayamaz oldu ve yaz aylarında neredeyse kuruyor bu dereler.
Bolu gibi etrafı ormanlarla çevrili bir yerleşim alanında, gelecekte su sıkıntı çekilebileceği sinyalleri verilmeye başlanıyorsa, daha da geç kalmadan, gereken önlemleri almamız gerekmez mi acaba? Bir damla suyu bile niye boşa akıttığımız için pişman olmadan gerekli ve tedbirleri almakta geç kaldık demenin faydası olmayacağını bilmemiz gerekmez mi? Dünya’mızın su rezervinin sadece yüzde dördünün tatlı su olduğunu, bu tatlı suyunda sadece yüzde otuzunun kullanılır durumda olduğu gerçeğini hiç unutmamalıyız. Şu anda petrol için yapılan savaşların çok yakın gelecekte kullanılabilir tatlı su için yapılacağını kestirmek için kahin olmaya gerek yoktur her halde?
Geçmiş senelerde yazmış olduğum yazılarımda kurşunun sebep olduğu çevre kirliliğiyle ilgili yazılardan etkilenen sportif balık avcılığı yapan bir dostum yanıma uğradığında bana şunları söyledi. ( Bizler senelerdir Abant’ta olta ile balık avlamaya çalışıyoruz, oltayı ilerilere savurabilmek için hepimiz oltalarımıza belli ağırlıklarda kurşun takıyoruz, her sene suyun dibindeki otlara ve sazlara takılıp kopan kurşun sayısı kişi başına on taneden az değildir, yani oltamızda yüz gramlık kurşun kullanıyorsak, on adet çarpı yüz gram, kişi başına bir kilogram kurşunun gölün dibinde bırakıyoruz demek değil midir? ) dedi. Duyarlı dostumun bu düşüncesine hak vermemek, bu düşüncesine katılmamak mümkün değil. Abant gölünün etrafına araç sokulmaması düşünceleri sebeplerinden birisinin de, araçların ekzozlarından çıkan kirli havanın içindeki kurşun değimidir? Abant gölünün suyunu bizler hala en temiz sulardan birisi olarak kabul etmiyor muyuz? En temiz sulardan birisi olarak kabul ettiğimiz Abant gölünün dibinde kirlilik yaratan kaç kilogram kurşun var acaba? Eğer arada bir TV reklamlarında, 10 gram kurşunun 200.000 litre suyu kirlettiği söylentisi doğruysa, Abant gölündeki suyunun daha fazla kirlenmemesi için daha da geç kalınmadan önlemlerin alınması gerekmez mi? Üstüne üslük şimdi bu sulardan beslenen Gölköy baraj gölünün suyunu sadece kaba arıtmayla temizlendikten sonra şehir merkezindeki evlerde kullanıyoruz! Karadere sularının ilimiz merkezinde kullanılmaya başladığı günleri sabırsızlık ve özlemle bekliyoruz.
Bir sonraki yazıda buluşmak üzere, hoşça kalın.
Yorum yazarak Bolu Gündem Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Bolu Gündem hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Bolu Gündem editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Bolu Gündem değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Bolu Gündem Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Bolu Gündem hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Bolu Gündem editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Bolu Gündem değil haberi geçen ajanstır.