Bilindiği üzere Diyanet İşleri başkanlığı Cumhuriyetin ortaya koyduğu bir kurumdur. Başbakanlığa bağlıdır. Çalışmaları diğer bürokratik kurumlarla aynı statüdedir.
Osmanlı döneminde din işleri ve şer-i hukuk şeyh-ül İslamlar tarafından idare edilirdi. Önceleri ilim ve irfan sahibi, makamın gereklerini yapabilme ehliyetine sahip şahıslar şeyh-ül İslam olurken özellikle 17. yüzyıldan sonra bu makamlara getirilmelerde Tekke ve Zaviyelerin yüksek rütbeli devlet adamlarının, yeniçerinin ve dış tesirlerin etkisi olmuştur.
Kişi bulunduğu makamın vizyonunu kavrayamamış ve o vizyona uygun bir misyon oluşturamamışsa hep kurumlar zarar görmüştür. O kurumun yerine getiremediği görevleri başkaları sahiplenmiştir. Makamının gereği olarak KURAN- HADİS- İSMA- KIYAS
İle hükmetmeyip çıkar hesaplarıyla hareket edilince tefrikalar artmış, birlik beraberlik için MAYA olan inançlar zarar görmüştür.
İşte CUMHURİYET bu tefrikaları ortadan kaldırmak (şucu-bucu ayrımlarını) için Diyanet İşleri Başkanlığını kurmuştur.
Diyanet İşleri Başkanlığı geçmişteki tartışmalarında etkisiyle İSLAMIN TANITIMI- YENİ İHTİYAÇLAR- DÜNYADAKİ GELİŞMELER- ÜLKEDEKİ DEĞİŞİK İNANÇ GURUPLARI İLE İLGİLİ DÜZENLEME VE İHTİYAÇLAR konularında bir adım önde olması gerekirken SİYASETİN VESAYETİNDE kalmayı tercih etmiştir.
Siyaset toplumun değer yargıları içinde önemli bir yer tutan inançları sömürebilmek için her yolu denemiştir. Okulları arka bahçede yapmış, din adamlarını aktif ya da pasif siyasi destekçi olarak kullanmış. Hatta kanaat önderi, cemaat vakıfları da bu amaçla kullanılmış ve DİNİ POLİTİKANIN emrine almaya çalışmıştır. Devletin inançlara bakışındaki KAYGAN LAİK anlayış da uyanık siyasetçinin işini kolaylaştırmıştır.
Diyanet bu nedenle siyasetçi için önemli bir manevra alanı oluşturduğu için bu kuruma etki etmek, yukarıdan aşağı kurumu dizayn etmek arzu ve isteği içinde olmuşlardır.
AKP ve onun ideolojik temelini oluşturan anlayış: Dini referans alıyormuş görüntüsü ile inançları siyasi hortumlamaya tabi tutmayı bir kural haline getirmiştir.
Cumhuriyet döneminde bazı kurumla siyasetin çirkinliğinden kısmen uzak kalabilmişlerdi. Bu kurumlardan birisi ORDU, diğeri de DİYANET idi. Oysa AKP iktidarı 95 yıllık dönemin 12 yılında geri kalan dönemde yapılmayan tüm siyasi vesayeti Diyanet içinde oluşturdu. Bu işte tecrübeli olduklarından ve kendilerine yakın sarı sendikada isim devşirmede yol gösterdiğinden DİYANETİ AKPnin arka bahçesi yaptılar. Oysa din siyasetin emrine girdiğinde Kavrayıcı, Barışçı, Bütünleştirici özelliğini kaybedip, tefrikaya kapı aralayan tartışmaların kaynağı halini alıyor.
Ülkede inançları sömüren iktidarla ( muhafazakar demokrat) inançlarda yükselme olacağına tam tersi oluyorsa bu durumda diyanete görev düşmez mi? Bayram ve Cuma dışında her sokağa yapılmış camiler boş. Gelen cemaat ibadetin temel ilke ve usullerinden uzak ve sığ.
Diyanetin başından sonuna siyasetin tanzimiyle gerçekleşmiş kadroları millete fazla bir şey veremiyor ama bütçeden onca payı alıyorsa.
Başkan milli konular da ya suya sabuna dokunmayan, ya da siyasetin hoşuna giden FETVALARLA günü geçiştiriyorsa.
Bu kurumda vizyon ve misyon var mıdır?
VİZYON:Geçmişi günümüze bağlayan, geleceğe bakmak için oluşturulmuş TEMEL değerler bütünüdür.
Vizyon gelecek öngörüsüdür. Bu öngörü lidere (başkana) misyon yükler.
Hangi farklılıkla geleceğe köprü kuracağını kurumu nasıl kabul görmüş, saygın, sözü dinlenir kılacağı hususu bu misyonla ortaya çıkar.
- Başkan siyasetin ağzına göre değil KUR-AN SÜNNETİ- referans almalıdır. Dünyayı iyi okumalıdır.
- - Kurumu siyasetin arpalığı olmaktan çıkarmalıdır.
- Cüppe şekli değiştirmekle hocalar saygın olmaz. İlim, irfan ve halkla bütünleşmekle saygın olunur.
- Her köşe başına eciş-bücüş cami ve mescit yapmaktan vazgeçip mimari ve işlev bütünlüğü olan ibadethane yapmalıdır.
- İslamı referans alsın yada almasın tüm inançları kucaklamalıdır.
- Personeli siyasete göre dizayn etmekten vazgeçmelidir.
- Elindeki vakfı ve milletteki yardım anlayışını kendi çıkarları, siyasetin tanzimi için kullanmak yerine İslamın Evrensel Değerleri, Kardeşlik Hukuku ve yardımlaşma, ilim-irfan vakıf amacı doğrultusunda kullanmalıdır.
- Neden insanların gönlüne giremediklerini araştırmalı ve bir kişiyi-iki, iki kişiyi-üç nasıl yapabilirimin cevabını almalıdır.
- Her ile ve ilçeye küçükten büyüğe hizmet verecek merkezler kurmalı, yurtlar yapmalıdır. Klasik Kur-an Kursu hizmeti dışındaki alanlara kaymalıdır.
- İnsanları Kur-an-Hadis- Fıkıh konularında yetiştirecek kurslar açmalıdır.
- Halk Eğitimle veya kendisi bu işi yapabilir.
Diyanet İşleri önce Allahın Adaletinin temsilini Her Alanda kendisi uygulamalı. Millete birilerinin ağzı ile vaaz vermeyi bırakıp KİTABA VE SÜNNETE göre konuşmalı, konuşabilmeli. Yoksa giderek daha da tartışılır hale geliyorsunuz. Kanarya sevenler derneği hükmüne iniyorsunuz. Siz inseniz bir şey olmaz ama Yüce Dinimizi de TARTIŞMAYA KURBAN ediyorsunuz. ..!!!
Yorum yazarak Bolu Gündem Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Bolu Gündem hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Bolu Gündem editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Bolu Gündem değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Bolu Gündem Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Bolu Gündem hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Bolu Gündem editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Bolu Gündem değil haberi geçen ajanstır.