Teknolojinin tavana vurduğu bir dönemi yaşıyoruz. Adına bilim çağı, bilişim çağı deniyor. İnsanların beden gücü yerine akıl gücünü kullandıkları bir dönem. Herşey elektronik sistemde otomatik. Herşey uzaktan kumandalı. Herşey insan gücü dışında makinalaşmış. İşsizliğin bir ucundaki gerçek, az adamla çok iş...
Bilimsel verileri, hayat gücünün akılla birleştiği kapta yoğurarak meydana getirilen yenilikler. Her yeniliğin temelinde yatan düşünce, insanlığa hizmet olarak reklam ediliyor. Bu yeniliklerin bir yüzünde yaşamı kolaylaştıran, kullanımı kolay, modern ürünler, diğer yüzünde gözyaşı, kan ve ölüm var. Bir yüzde mutluluk, diğerinde acı...
Adamın aklında hakimiyet varsa. Adamın aklında hükmetmek, sahip olmak varsa. Adamın aklında benim düşüncem doğru şartlanmışlığı varsa. Adamın aklında sözde demokrasi varsa, o adam düşüncelerinden çıkaracağı ürünü, yalnız kendi çıkarları doğrultusunda hizmet amaçlı ortaya koyacaktır. O, sözde demokrat, sözde paylaşımcı, sözde sevecen, sözde dosttur. O, düşüncelerini şartlanmışlığa tutsak etmiş olarak dünya yaşamına kendi penceresinden bakarak, başkalarının gördüğünü göremez. Görse de, bakmak istemez.
Onun dünyası, onun düşüncesi şartlanmışlığın odak noktasına takılıp kalır.
Oysa her platformda demokrasinin güzelliğinden bahsedilir. Demokratik ortamlarda düşünce özgürlüğünün öneminden söz edilir. Gelişen olayları değişik düşüncelerin süzgecinden geçirmekle, doğruların bulunmasından konuşulur. Konuşulmasına konuşulur da, düşüncemize ters gelen sözcüklere nokta konma fırsatı verilmeden, daha ilk cümlenin başında konuşmaya ambargo konur.
Demokrasinin tanımındaki düşünce, hani şu halkın egemenliği kavramını nedense her siyaseten güçlü olanın, ekonomik olarak güçlü olanın, makam olarak güçlü olanın gölgesinde kalıyor, bir türlü canlanıp boy veremiyor. Sesiniz belki çıkıyor ama, kendi sesinizi duymakta zorlanıyorsunuz.
Şartlanmışlık insanları doğru adrese getirmiyor. Benim dediğim doğru mantığı, güveni ortadan kaldırıyor. Adam birşeylere şartlanmışsa, kargadan başka kuş, hisar tepesinden başka yokuş tanımıyor.
Bilim çağı dediğimiz günümüzde, bilinmeyenlerin çoğu, yapılan araştırmalar sonucunda ortaya konan teknolojilerle gün ışığına çıkıyor. Umarım bu çalışmaların içinde bir gün gelir düşünceyi okuyan aygıtlar bulunur. İşte o zaman “Benim için ne düşünüyorsan, Allah sana iki katını versin” temennisinden kurtuluruz. İşte o zaman peşin yargıdan kurtulur, kimin iyi niyetle, kimin art niyetle olayı değerlendirdiğinden emin oluruz. İnsanlardaki “Acaba ne düşünüyor” kaygısı ortadan kalkar. Konuşan da, dinleyen de, huzur içinde birbirine saygılı olmasını bilir. Doğru olanı bulmaya çalışır. Kötü düşünce doğmadan ölür, şartlanmışlık ortadan kalkar.
Düşünceleri bir okuyabilsek, şu bir orduyu bozguna uğratan dedikodu da ortadan kalkar. İşte o zaman aynaya bak gör halini demekten kurtulur, birbirimizi aracısız daha iyi tanırız.
14.09.2006
Yorum yazarak Bolu Gündem Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Bolu Gündem hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Bolu Gündem editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Bolu Gündem değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Bolu Gündem Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Bolu Gündem hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Bolu Gündem editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Bolu Gündem değil haberi geçen ajanstır.