Yine zor bir yazıyı kaleme almanın, tarihe bir not düşmenin kendimce
heyecanı içerisindeyim. Çok zor bir seçim arifesinde yazılan, zor bir yazı bu.
Zor, ama bir o kadar da heyecanlı bir yazı.
Şimdilerde kentin sokaklarında her siyasi partiye mensup araçlar bir şölen
havasında, güzel melodiler eşliğinde bayraklar sallayarak dolaşmakta. Sahi
faydası olur mu acaba bu marşların, bayrak sallamaların, korna seslerinin.
İnsanlar hayatlarını değiştirecek bir emaneti böylesine kolay, böylesine ucuz,
böylesine basit argümanlarla bir başkasına teslim ederler mi? Kolay mı bu kadar
bir insana kendimizi yönetme vekaleti vermek?
Doğrusu ben tüm bu propagandalara bir şölen havasında bakıyor ve hepsini
tebessümle seyrediyorum. Fakat bu çabaların çok da neticeye tesir edeceğine
inanmıyorum. Yine aynı şekilde muhtelif partilere mensup milletvekili adayları,
kapımızı çalıp, bize misafir olup oyumuzu istiyorlar. Onları yakından görme
anlamında belki bu ziyaretlerin faydası olabilir. Fakat kaç kişi bu
ziyaretlerden etkilenip oyunu verecek ya da başka bir deyimle ziyaret sebebiyle
seçim konusunda fikir değiştirecek. Bunun çok neticeye tesir eden bir davranış
olduğuna inanmıyorum. Fakat seçim ritüelinin bir parçası olarak gördüğüm bu
ziyaretleri de tebessümle izliyorum.
Başka bir propaganda yöntemi yazılı basın. Yani her türlü ilan ve broşür,
özellikle açık hava bilboardları yine bu seçimlerde çok yoğun bir şekilde
karşımıza çıktı. Fakat ben yine insanların bu yöntemlerden de çok
etkilendiklerini ve bu yöntemlerin etkisiyle oy kullandıklarını doğrusu
düşünmüyorum.
Propaganda faaliyetleri içerisinde seçimlerde özellikle yerel seçmeni en çok
etkileyen şüphesiz genel başkanın o şehre yaptığı ziyaret. Her partiye mensup
seçmen, sevdiği, güvendiği dahası peşinden gittiği partisinin genel başkanının
sözlerini canlı olarak duymak, ona yakın olmak, kısaca onunla bir sevgi
empatisini gerçekleştirmek ister. Ben Genel Başkanı mitinglerinin diğer siyasi
parti faaliyetlerinden çok daha fazla seçmen üzerinde etki bıraktığına
inananlardanım.
Bu seçimde CHP Genel Başkanı, MHP Genel Başkanı Bolu'ya gelerek sevenleriyle
kucaklaştı. Fakat ne yazık ki AK Parti'ye gönül veren seçmen, bundan mahrum
oldu. Başbakan niçin Bolu'ya gelmedi? Komşumuz Düzce'de 500 haneli Yığılca'yı
ziyaret ederken, hangi sebeplerle Başbakanımız Bolu'da miting yapmadı,
Başbakanımızın Bolu'da miting yapması niçin sağlanamadı? Umarım bunun AK
Parti'ye menfi bir etkisi olmaz. Zaten seçimlerden sonra bu değerlendirmeler tüm
partilerde olduğu gibi, tahminim odur ki AK Parti'de de uzun uzun olacaktır.
Bu seçimlerin sonucu ne olursa olsun, AK Parti'deki büyük kitleleri rahatsız
eden bu milletvekili sıralaması meselesi ile ilgili problemler mutlaka
seçimlerden sonra bir şekilde gündeme gelecek ve masaya yatırılacaktır. Temennim
odur ki; büyük kitlelerin vicdanını rahatsız eden bu durum sandığa ağır bir
sonuç olarak yansımasın. Kol kırılsın yen içinde kalsın. Bizim asaletimize bu
yakışır.
Kıymetli okuyucu, yazılarıma gösterdiğiniz, zaman zaman haklılık payı olduğunu
da düşündüğüm tepkileri büyük bir anlayışla karşıladığımı bilmenizi isterim.
Fakat asıl olan fikir olmalıdır. Asıl olan birbirlerimize olan farklı tepkileri
ortaya koymak olmalıdır. Bizim dünkü olaylara bakışımızla bugünkü bakışımız hiç
değişmemiştir. Suskunluğumuz inandığımız değerlere zarar gelmemesi için kan
kusup kızılcık şerbeti içmek olarak değerlendirilmelidir.
Hepimiz buradayız. 13 Haziran sabahı hepimiz davranışlarımızın neticesini
alacağız. Biz dün olduğu gibi bugün de demokrasiden ve özellikle parti içi
demokrasiden yana olan tavrımızı sürdürmeye devam edeceğiz.
Biz Boluluyuz, burası bizim memleketimiz. Burası bizim ecdadımızın doğduğu,
büyüdüğü, mezarının olduğu, ömrümüz varsa bizim de doğup büyüyeceğimiz,
mezarımızın olacağı yer. Biz dün de Boluluyduk, bugün de Boluluyuz. Bunu
söylediğimiz zaman bizi suçlu psikolojisine büründürmeye çalışanlara son sözüm:
Dedelerinin mezarlarının nerede olduklarına bakmalarıdır. Evet Boluluyuz,
uysalız ama boynumuz çekmeye gelmez. Herkes haddini bilsin. Biz dün de kimseye
ram olmadık, bugün de olmayız.
Kıymetli okuyucularım, siz hiç kendinizi üzmeyin. Esas sözlerimiz 13 Haziran
sabahı söylenecektir. Çünkü 13 Haziran sabahı kim nerede yanlış yaptığını
ararken, biz yine buradan cesurca kimin milletvekili, kimin bakan olduğuna
bakmadan sizler adına doğruları dile getirmeye devam edeceğiz.
Biz Boluluyuz. En büyük özelliğimiz nankör olmamaktır. 8,5 yılda ülkede ve
Bolu'da yapılan hizmetleri görüp de AK Parti'ye oy vermeyenin kimse kusura
bakmasın eli kırılır. 2001 Türkiye'sinde gecelik faizin %7 binlere vurduğu
dönemde, herkesin nasıl bir panik içinde olduğunu daha dün gibi hatırlıyoruz.
8,5 yıl önce ülkenin bu hale geleceğini rüyamızda görsek inanmazdık. Yapılanlar
tam anlamıyla bir mucizedir. Ve bu mucizeyi gerçekleştirenlere tüm Türkiye'de
olduğu gibi Bolu'da da bir teşekkür borcumuz vardır. Gavura kızıp da orucu
bozmayalım. Haydi Türkiye ileri, durmak yok yola devam. Nazım'ın dediği gibi
inanıyorum ki AK Parti iktidarında, daha çok Güzel günler göreceğiz, güneşli
güzel günler.
Saygılarımla.
08.06.2011