Üç gün önce Nevruz Bayramını milletçe kutladık. Nevruz Turan ve İran coğrafyasında çok eskiden beri kutlanılan ortak bir bayram günüdür. Yani Orta Asya, Kafkaslar, Ortadoğu, Anadolu ve Balkanlarda özellikle Türk toplulukları tarafından kutlanılmaktadır. Nevruz kelimesi Farsça bir kelime olup yeni gün anlamına gelmektedir. Her toplum bu kelimeye kendi kültürü içinde tarihi ile ilgili farklı anlamlar yüklese de yılın ilk günü olarak anlaşılmasında bir farklılık yoktur. Bu coğrafyada yaşayan bütün halkların takvimlerinde ilkbaharın müjdecisi olan nevruz günü yeni yılın da ilk günü kabul edilmekte ve coşkuyla kutlanmaktadır.
Bizim kadim kültürümüzde Zemheri, Hıdrellez, Mart dokuzu, Kasımın yüz ellisi, Avrolun beşi gibi belli gün ve zamanları işaret eden bazı kavramlar daha vardır. Bunları yaşları seksenin üzerine çıkmış olanlar anlar ve bilirler. Nevruz da bu kavramlardan biridir. Bizim tarihimizde Ergenekon’dan çıkışı temsil eder ve çok önemli bir dönüm noktasıdır. Bu nedenle Anadolu Türklüğünün dışındaki bütün Türk illerinde coşkuyla kutlanılmasına devam edilmektedir. Anadolu’da Nevruz ise Cumhuriyetin ilk yıllarındaki büyük devrimlerin ölçüsüz kurbanlarından biri olmuş ve unutturulmuş antik değerlerimiz arasındaki yerini almıştır.
Nevruz son dönemde ayrılıkçı ve bölücü unsurların tekrar dirilttiği ve kendi amaçları doğrultusunda kutladıkları bir gün olarak gözlenmektedir. Bu günde çeşitli şekillerde ayaklanma ve isyan provaları yapılmakta, vatandaşlarımızın mal ve can güvenliği tehdit edilmekte, insanımız zorla evlerine mahkûm edilmektedir. Bilhassa son yıllarda Diyarbakır’da yapılan Nevruz kutlamaları bölücü manifestoların okunduğu ve devletin birlik ve bütünlüğünün tehdit edildiği kutlamalar haline gelmiş, Türk ve Dünya kamuoyunun dikkatle takip ettiği yer niteliği kazanmıştır.
Geçtiğimiz 21 Mart günü Diyarbakır’da yapılan Nevruz kutlamaları ise biraz daha farklı bir mahiyet kazanmış, bölücü çetenin katil liderinin mesajı okunmuş ve sözde barışın hangi şartlarda sağlanabileceğine dair düşünceleri dile getirilmiştir. Burada PKK’nın otuz yıldan beri sürdürdüğü silahlı mücadelede silahların nasıl bırakılacağı Türk devletine dikte edilmiştir. Daha önce tarafların imza altına aldığı on maddelik mütareke şartlarına açıklık getirilmeye çalışılmış, bir İzleme Komisyonu ve hakikatleri araştırma komisyonu kurulması talep dilmiştir. Daha önemlisi yapılacak yeni anayasa ile cumhuriyetimizin milli kimliği ortadan kaldırılacak, iki dilli ve iki halklı bir cumhuriyet haline getirilecektir. Yani Türk milleti kurucu millet olmaktan çıkacak, Türkler ve Kürtler kurucu millet olacaklardır.
Bu şartların kabul edilmesi savaşı kaybetmiş bir milletin yapacağı iştir. Barış adına Türk milletinin bayram kabul ettiği bir günde önüne sürülen bu isteklerin kabulü ancak hainlerin yapabileceği şeylerdir ve kabul edilmesi asla düşünülemez. Analar ağlamasın sözünün arkasına sığınılarak önümüze getirilen menü bütün çıplaklığıyla açığa çıkmıştır. Bu dıştan iyi ambalajlanmış sofranın içi zehirle doludur ve Türk milletinin Anadolu’daki varlığına kastetmektedir Çözüm veya açılım diye yıllarca millete takdim edilen bu politikanın, kocaman bir ihanet politikası ve BOP Eş Başkanına dış güçler tarafından dayatılmış, Türklüğü çökertme politikası olduğu açıkça anlaşılmıştır.
Bu politikaya baştan beri sadece Milliyetçi Hareket Partisi karşı çıkmış, her ortamda bu politikanın ülke bütünlüğünü, milletin kardeşliğini ve devletin üniter yapısını bozacağını ifade etmiştir. Milleti uyarmış, ilgilileri en sert şekilde ikaz etmiştir. Zaman, zaman ikazları tehdit niteliği bile kazanmış, ancak yetkililer durumu anlamamakta ısrar etmişler ve bu günkü noktaya gelmişlerdir. Milliyetçi Hareket Partisinin Sayın Genel Başkanı “Bizi hafife almayın” “Birileri otuz yıl dağa çıkarak ülkeyi bölmeyi başaracaksa, biz elli yıl dağa çıkarak ülke bütünlünü korumaya hazırız” ve “Türk milliyetçileri bu konuda henüz son sözlerini söylememişlerdir” gibi dikkate alınması gereken en ciddi uyarıları zaman içinde yaptığına bütün milletimiz şahittir. Bu rağmen durumun bu raddeye geldiği de görülmektedir.
21 Mart günü Diyarbakır’da bu ihanet ifadeleri dile getirilirken Milliyetçi Hareket Partisinin de Ankara’da Büyük Kurultayı yapılmıştır. Bu kurultay her kartın açıldığı, her sözün açıkça söylendiği bir kurultay olmuştur. Hiç kimsenin yanlış yorumlamasına mahal kalmayacak netlikte “Son sözün” ne olduğu anlatılmıştır. “Bıçağın kemiğe dayandığı” “verilecek toprağın, bölünecek vatanın, yıkılacak devletin” olmadığı söylenilmiştir. Vatan sevgisinin karşılığı olarak da Büyük Hun Türk İmparatoru Mete Han’nın “Çorak da olsa, çöl de olsa atalardan miras, evlatlarımızın emaneti olan bu topraklar için bize düşen ölmektir” sözünü hatırlatmış, ölümden başka yol olmadığını ifade etmiştir. Bundan sonrası artık herkesin izan ve idrakine bırakılmıştır. Daha kesin bir ifade ile cumhuriyetin kuruluşunu, Çanakkale ruhunu ve devamı olarak İstiklâl savaşını hatırlatmış, gerekirse ikinci bir istiklâl savaşı hatırlatması yapmıştır. Devletin kuruluş senedinin 1922 yılında ve müteakiben Lozan antlaşmasında imza altına alındığını ve hiçbir gücün bunu yok sayarak devleti ve cumhuriyeti yeniden kurmaya kalkmasının mümkün olmadığı dile getirilmiştir. Bu devlet TÜRK DEVLETİ, bu Cumhuriyet TÜRKİYE CUMHURİYETİ, bu millet TÜRK MİLLETİ, bu vatan TÜRK VATANI, bu bayrak TÜRK BAYRAĞI ve dili de TÜRKÇE’DİR. Bu değişmezlerimize hayır diyen, silahla değiştirmek gibi eylem içinde olanlara ve onlara kucak açanlara akıbetleri konusunda tarihe bakmalarını hatırlatırım.
ÇOK MUTLUYUM
21 Mart günü Devlet Bahçeli’nin konuşmasını büyük bir dikkatle dinledim. 18 Mart günü aday adaylığımı açıkladığım basın toplantısında dile getirdiğim konuların genişçe bir şekilde ifade edildiğini gördüm. Hatta bazen cümlelerin aynen kelime, kelime tekrarına şahit oldum. Bir partiden aday adayı olan birisinin basın önünde yaptığı konuşmanın Genel Başkan konuşmasıyla bu kadar mutabakat sağlaması çok dikkate değer bir durumdur. Toplantıda hazır bulunan partili arkadaşlarımın ve basınımızın değerli mensuplarının huzurunda yapılmış konuşmanın üç gün sonra yapılan Genel Başkanın konuşmasıyla sağlaması yapılmış olması beni ziyadesiyle memnun etmiş ve mutlu kılmıştır. 24 Mart 2015
Yorum yazarak Bolu Gündem Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Bolu Gündem hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Bolu Gündem editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Bolu Gündem değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Bolu Gündem Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Bolu Gündem hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Bolu Gündem editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Bolu Gündem değil haberi geçen ajanstır.