Sayın okuyucular, son yıllarda vicdanları rahatsız eden konulardan bir tanesi de- maalesef- kadın cinayetleridir. Bu konu- beni de rahatsız ettiği için olacak ki -bu yazıyı yazmama vesile oldu.
Sayın okuyucular, diyeceksiniz ki kadın cinayeti nedir? Hoppala bunu bilmeyecek ne var;El cevap ,kadının öldürülmesidir.Yine diyeceksiniz ki kadınların öldürülmesi vicdanları rahatsız ediyor da erkeklerin öldürülmesi rahatsız etmiyor mu?Tabii ki ediyor,etmez olur mu.Ancak vicdanı sağlıklı olan her insan içgüdüsel olarak güçlünün yanında zayıfı korur.Hal öyle olunca güçlü olan erkek tarafından güçsüz olan kadınların öldürülmesi vicdanların isyanına neden olmaktadır ki işte ben de bu nedenle yazımın başlığını ve konusunu kadın cinayetleri olarak tercih ettim.
Sayın okuyucular,insanoğlunun zayıfı koruma içgüdüsünü sizlerle paylaştım. Bunun yanında güçlüye karşı zayıfın korunması Allah indinde de makbuldür. Kuran’da sırf kadınların durumları ile ilgili hususları içeren 176 Ayet’ten müteşekkil NİSA(KADIN) SURESİ BULUNMAKTADIR. Yani Yaradan’ımız 14 Sure’den birisini kadınlara ayırmıştır ki buradan hareketle “hikmetinden sual olunmaz” diyerek kadının insani(vicdani) açıdan olsun, dini açıdan olsun toplumdaki ve Allah indindeki yerinin “ÖZEL” olduğunu anlıyoruz. Anlıyoruz da bunu anlamayanlar da var ki maalesef bu üzücü olaylara tanık olmaktayız. Bizler “kadına el kalkmaz” diyen atalarımızın ahvadıyız ama bir yerlerde yanlış yapıldı ki bu hale geldik. Bu tablonun oluşumunda tabii ki ekonomik sıkıntıların payı inkar edilememekle birlikte -yukarıda belirttiğim Kuran ayetlerini anımsayarak- “ ne iman kaldı ne ahlak” diyen eski Anayasa Mahkemesi başkanı sayın Haşim Kılıç’ın bu tespitinin de -önemli bir etken olarak- yerinde olduğunu düşünüyorum.
Sayın okuyucular önce şu hususu açıklığa kavuşturmamız gerekir; Cinayet nedir?Cinayet dar anlamda İNSAN ÖLDÜRMEKTİR.Geniş anlamda ise bir CANLININ yaşamına son vermektir. İnsan öldürmenin ne anlama geldiğini izaha gerek yoktur ama bir canlının yaşamına son verilmesinin cinayet olup olmadığı tartışılabilir. Hal böyle olunca , bir canlının yaşamına son vermenin de cinayet olup olmadığını irdelememiz gerekiyor.Peki irdeleyelim; Bir gün Kozlu köyündeki “köy mevlidi” ne gittim. (Köylülerin ortaklaşa düzenledikleri mevlitlere, mevlit, köyde ise köy mevlidi, yaylada ise yayla mevlidi denilmektedir).Mevlit,Erenler tepesinde yani yeşillikler içinde yapılıyordu.Ben de hem mevlidi dinliyorum,hem de önümde bulunan yeşil otları koparıp onlarla oyalanıyordum.Yanımda bulunan yaşlı bir dede -ki o zaman ben 30-40 yaşlarında idim- benim kulağıma eğilerek yavaşça “delikanlı kopardığın o otların da canı var” demez mi.İşte o zamandan beri her canlı benim nazarımda sanki bir insanmış gibi algılanır. Bir kendini bilmez kişi köpeği öldürdüğünde “bu bir cinayettir” demez miyiz.Ormanda -Kaz Dağları’nda olduğu gibi- pek çok ağacın usulsüz kesildiğini gördüğümüzde “bu bir cinayettir” demez miyiz? Deriz. Neyse uzatmayalım , acizane bana göre bir canlının yaşamına son vermek de cinayettir.Kutsal kitabımızda “her CANLI ölümü tadacaktır” denilmiyor mu?Keza yine Maide Suresi’nin 32.Ayet’inde “bir CANA kıyanlar tüm insanların canına kıymış gibi olur” denilmiyor mu?Candan kasıt herhalde sadece insan canı değildir.Enamdır yani tüm canlılardır.
Tekrar dönelim kadın cinayetlerine; Benim yaşamım kırsal alanda geçtiği için bizatihi tanık olduğum ve keza TV.lardaki belgesellerde gördüğüm bir hususu da siz sayın okuyucularla paylaşmak istiyorum;Erkek hayvanların dişileri öldürdüklerini hiç görmedim.Yani hayvanlar aleminde dahi dişinin yeri ÖZELDİR.
Peki bu işin çözümü nedir?Acizane ben derim ki;Devletin, alkol ve sigaranın zararları konusunda ortaya koyduğu CAYDIRICI ve EĞİTİCİ politika gibi “kadınlar bacılarımızdır,analarımızdır,kızlarımızdır onları canımız gibi korumalıyız,her birisini ANA gibi görüp saygı göstermeliyiz, bu dinen de böyledir anlamında bir politika üretmesi gerekir diye düşünüyorum.
Sayın okuyucular, izninizle kadın cinayetleri ile ilgili olup bu cinayetlerin devamı niteliğinde olan bir hususu da açıklığa kavuşturmak istiyorum. Bu sanıkların mahkumiyetleri ile ilgili ceza kararlarında yargıçların “takdir hakkını kullanarak cezadan indirim yapmaları” büyük eleştirilere neden olmaktadır. Toplum adeta sanığı bırakıp yargıcı günah keçisi ilan etmektedir.Bu eleştiri ve infiallerin kanunun esprisini bilmemekten kaynaklandığını düşünüyorum.Ceza hukukunda “kanunu bilmemek mazeret sayılmaz” ama ben yine de belki bilmeyenler vardır diye özetin özeti olarak şu kadarını söyleyebilirim; TCK.nunun 62.maddesinde yargıca tanınan takdiri indirim yetkisi kesinlikle sanığı ödüllendirmek değildir, o yetki, duruşmalar boyunca sanığın gerek kürsüye ve gerekse yargıca karşı saygı sınırları içinde kalmasını, tabir caizse kuzu gibi olmasını sağlayan bir FİRENDİR. Yoksa duruşmalarda rezaletler diz boyu olurdu. Benim acizane görüşüm bu. Hoşça kalın.
İLHAMİ CANDEMİR
Yorum yazarak Bolu Gündem Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Bolu Gündem hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Bolu Gündem editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Bolu Gündem değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Bolu Gündem Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Bolu Gündem hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Bolu Gündem editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Bolu Gündem değil haberi geçen ajanstır.