Sevgili kardeşim Koray, Boludan dönüşünde elinde Abdurrahim Karakoçun Suları Islatamadımadlı kitabıyla geldi. Derin duygularla ulvileşen mısralar ve Anadolum kadar tertemiz bir üslup ile tekrar okudum o şiirleri. Bundan iki yıl önce Hakka yürüyen Abdurrahim Karakoç, modern Türk şiirinin uzun soluklu şairlerinden biriydi. Kendisine has üslubuyla gönüllerde taht kuran Karakoçun sanat hayatında eserleri üst üste baskı yapmış, özellikle Vur Emriadlı eseri halkımız tarafından geniş bir hüsn-i teveccühle karşılanmıştır. Halkı gözeten ve Hakkın yanında olan Abdurrahim Karakoç, milli veznimiz olan hece geleneği ve pırıl pırıl Türkçe ile donatılmışşiir vadisinde aşk, gurbet, tabiat, vatan, millet konularını işlemiştir. Ancak Karakoçun ironi yüklüşiirleri de dilden dile dolaşmış, hece hece gönül telimize dokunmuştur. Onun şiirleri üç unsurdan oluşmaktadır: 1. Halkşiiri geleneği, 2. Temiz bir Türkçe, 3. Mânâ derinliği. Zira bu üç unsur Karakoçun şiirlerinde eriyip yüreğimizin bir köşesine kurşun gibi oturuyor.
Âşık Veyselin Türküz türküçığırırız mısraında özetlediği gibi binlerce yıllık Türk halk şiiri geleneği Türk, türkü ve Türkçeyle kuşatılmıştır. Batı oyuncağını bir an olsun bırakıp Türk kültürünün en saf ve en temiz ifadesi olan halk şiirini kucaklayanlar binlerce yıldır anamızın ak sütü gibi helâl Türkçe ile örülen nağme nağme türkülerimizi görecektir. İşte bunun için halk şairi demek Türkün şairi, millîşairimiz demektir. Ağaç, kökünden uzakta büyümez ifadesini dile getiren Abdurrahim Karakoç, Anadolu toprağında Karacoğlanla, Dadaloğluyla, Köroğluyla, Yunus Emreyle, Gevherîyle Âşık Sümmanîyle, Seyranîyle, Dertliyle uzayan halk şiirinin 20. yüzyılın ikinci yarısından sonra çağdaş bir şahlanışıdır. Ancak bu toprağın bağlarından büsbütün kopmuş jakoben aydınımsılar edebiyat ve sanat oyunlarını kendi etrafında dönerek oynadıkları için Anadoluya bakma zahmetinde bulunmadılar. Arif Nihat Asyaya, Abdurrahim Karakoça, Niyazi Yıldırım Gençosmanoğluna dönüp bakma zahmetinde bulunanların dilleri lâl, gözleri kör oluverdi. Bu güruh, edebiyat ortamındaki zenginliği ve çeşitliliği görmezden gelip, yarım asra yakın şiir söyleyen Karakoç ve Anadolu insanının gönlünde türkü olup taht kurmuş Karakoçşiirlerini yok saymışlardır. Karakoçu kalemin üstadı olarak tanımayanlar onu türkü biçiminde meşhur şiirlerin şairi olarak tanıdılar. Bu bakımdan Mihriban bir kırılma noktasıdır. Zira şair vefat ettiği vakit gazeteler onu Mihribanla takdim etti. Ancak Karakoçun şiirleri 60lı yılların başında bestelenerek, halk ozanıÂşık Mahzuni Şerif tarafından okunmuştur. Daha sonra Bayram Bilge Tokel, Musa Eroğlu, Hasan Sağındık, Ekrem Çelebi başta olmak üzere birçok sanatçı tarafından şairin şiirlerinden beste yapılmıştır. Peki Abdurrahim Karakoç bir halk şairi midir? Karakoç bazı yazılarda halk şairi, halk ozanı, Sazsız halk şairi olarak takdim ve tarif edilmiştir: Büyük halk şairi, Türk şiirinin köşe taşı, usta şair Abdurrahim Karakoç[i]. Karakoç, binlerce yıllık halk şiiri geleneğinden besleniyordu. Karakoçun şiirlerindeki imajlar, sağlam teknik ve konular, binlerce yıllık kadim geleneğimizle iç içeydi. Ancak onun için klasik bir halk şairi tarifini yapabilir miyiz? D. Mehmet Doğanın ifade ettiği gibi o, bir geleneğin sürdürücüsü olduğu kadar modern şiirin pınarlarından içmiş bir insandı. İki şiir kitabının ismi bile bu yönünü vurgulamak için yeterlidir: Suları Islatamadım, Gök Çekimi. [ii] Hocamız Prof. Dr. Metin Özarslan ise bu konuya şöyle bir yorum getirir: O, yediden yetmişe vicdan sahibi her insanın gümrah ve keskin sesi idi. Topyekûn milletin şairi, bu mânâsıyla halkın şairi idi ve millî vezin heceyle ısrarla yazmış olması, onun, batı dillerindeki folk poet kavramının tercümesiyle elde edilen halk şairi kavramıyla nitelenmesine cevaz vermez. Karakoçun vezin tercihi, bu mânâda onu halk şairi olarak nitelemekten ziyade, halkın şairi; millîşair olarak nitelemeye yeter de artar bile [iii] LütfüŞehsuvaroğluna verdiği bir röportajda Ben ne Yunusum, Ne Karacoğlanım ne Fuzulîyim Ben, benim [iv] sözleriyle aslında eski halk şairlerinden farklı olduğunu belirtmiştir. Karakoçun, binlerce yıllık kadim geleneğimizin formlarını ve hece veznini kullanması, onu hem kelâmın hem de kalemin üstâdı yapmıştır. Şairin belirttiği gibi o Karacoğlandan, Fuzulîden, Yunustan farklıydı. Ancak O söz mülkünü, Yunustan, Fuzulîden, Nefiden, Dadaloğlundan ayrı bir şekilde kurmamıştır. Zira onda Yunusun insan sevgisini, Nefinin hiciv ruhunu, Dadaloğlunun cesurca başkaldırışını görüyoruz. O, Türk milletinin çektiği sıkıntıların farkındadır. Onun şiirlerinde Müslüman ve Türk bir şair olmanın yüklemiş olduğu kutlu bir misyon vardır. O misyon, Karakoçun şiirlerinde daima yer almıştır. Karakoç, Elbistan çiçeklerini Anadolu bahçesinde yetiştirmiş, bu çiçekleri dünyaya dağıtabilmiştir. Şairin, Hasana Mektuplar (1965), El Kulakta (1969), Vur Emri (1973), Kan Yazısı (1978), Suları Islatamadım (1983), Dosta Doğru (1984), Beşinci Mevsim (1985), Akıl Karaya Vurdu (1994), Yasaklı Rüyalar (2000), Gökçekimi (2000), Gerdanlık I (2000), Gerdanlık II (2002), Parmak İzi (2002), Gerdanlık III (2005) isimleriyle şiir kitapları yayımlanmıştır. Ayrıca Düşünce Yazıları [Makaleler] (1990), Çobandan Mektuplar [Deneme] (1997) isimleriyle Karakoçun fikirlerini ihtiva eden 2 nesir kitabı da yayımlanmıştır. Karakoçun şiir dünyasında iklimden iklime girersiniz. Onun şiirleri içinde öyle parçalar, hoş bir sada bırakan sayfalar vardır ki, onları mısra mısra kendi duygu ve düşünce süzgecinden geçirmiştir. O, şiirini gelenekle yoğurmasına rağmen okuyucusuna yeni imajlar sunmayı başarmıştır. Mihribanla milyonların gönlünü fetheden Abdurrahim Karakoçun bu şiirini manzum bir aşk manifestosu olarak değerlendirebiliriz. Zira Aşk kâğıda yazılmıyor Mihriban, Aşka hudut çizilmiyor Mihriban mısralarıyla hududu olmayan aşkın portresini çizmiştir. Ancak şiirin sonunda Tarife sığmıyor aşkın anlamı diyerek aşkın kudreti karşısında tarifinin olmadığını, kelimelerin kifayetsiz kaldığını vurgulamıştır: ...
Yar deyince kalem elden d üşü yor
Gözlerim görmüyor aklım şaşıyor
Lambada titreyen alev üşüyor
A ş k k âğı da yaz ı lm ı yor Mihriban
Tabiplerde ilaç yoktur yarama;
Aşk deyince ötesini arama
Her nesnenin bir bitimi var ama
Aşka hudut çizilmiyor Mihriban (Mihriban)
Ben Hep Seni Düşünürüm adlışiirinde adeta sevdiğinden uzakta kalan bir âşığın hasret, gam ve aşk dolu mektubunu okuruz. Şair, aşktan yana her söz duyduğunda, uçsuz hayallerle sevgiliyi düşünür:
A ş ktan yana s ö z duyunca,
Ben hep seni d üşü n ü r ü m.
U ç suz hayaller boyunca
Ben hep seni d üşü n ü r ü m (Ben Hep Seni D üşü n ü r ü m)
Abdurrahim Karakoç, Türk milliyetçiliği davasının önde giden bir dava ve fikir adamıydı. Şiirlerinde Türk birliği ve vatan sevgisini, esir Türkler için çırpınan kalbini hissederiz. Adakşiirinde canını Türklüğe adadığını ve Türk birliği sevdasını ustaca dile getirir:
Kafkaslarda kavga ba ş lar kan olur
Ötüken dağları boz duman olur
Erinde geçinde koç kurban olur
Bu canı Türklüğe adadım anne. (Adak)
Üşüyenlerşiirinde Moskof zulmü altında kalan esir Türk kardeşleri için çırpınır:
Ezanlar susmuş minarelerde
Yaylalar dermiş ki; Töremiz nerde?
Yollar ı n hasretine bitti ğ i yerde
Her dağ yamacında bir mezar üşür. (Üşüyenler)
Abdurrahim Karakoç, 1932 yılında doğduğu Kahramanmaraş ilinin Elbistan kazasının Ekinözü köyünde büyümüştür. Anadoluya ve tabiata derin bir sevgi beslemektedir. Anadolu Gezisişiirinde, ekin biçen yalın ayaklı
Yorum yazarak Bolu Gündem Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Bolu Gündem hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Bolu Gündem editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Bolu Gündem değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Bolu Gündem Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Bolu Gündem hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Bolu Gündem editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Bolu Gündem değil haberi geçen ajanstır.