İnsanlığa iyilikte, güzellikte rehber olmuş; insanlığın huzuru, barışı ve mutluluğu için görevli kişilere biz peygamber diyoruz. Peygamber kelimesi Farsça bir kelimedir ve Arapça nebi ya da resul kelimesinin karşılığı olarak kullanılmaktadır. Kur’an’da peygamber diye bir kelime yoktur. Biz Türkler İslâm’ı İran üzerinden öğrendiğimiz için bu terimi aynen onlar gibi söylemiş ve peygamber kelimesini kabullenerek dilimize ithal etmişiz. Aslında Türkçede peygamber kelimesinin karşılığı olarak “YALAVAÇ” kelimesi bulunmakla beraber zamanla bu kelime gibi daha birçok Türkçe kelimeyi de kullanmamaktan dolayı unutmuş ve kullanımdan düşürmüş ve bile bile bu güzel Türkçe kelimeleri hançerlemişiz. İranlılar Arapça olan birçok terimi Farsça karşılıklarıyla kabul ederek kullanırlarken bize “Türkçe terim ve kelimelerin kullanılmasının dinen sakıncalı olduğu” kabul ettirilmiş ve dini terimler yönünden Türkçe devre dışı bırakılmıştır. Bugün hâlâ bazı yobazlar “ALLAH” kelimesinin karşılığı olan Türkçe “TANRI” kelimesinin kullanılmasının dinen sakıncalı olduğunu kabul ettirmek için dokuz dereden su getirirler. Ana sütümüz kadar ak ve temiz olan “Tanrı misafiri” deyimine ses çıkaramazlarken “TANRI” kelimesine din adına, İslâm adına savaş açarlar ve bilmeden içimizde Farsçanın, Arapçanın beşinci kolu gibi çalışmaktan derin haz duyarlar. Yunus Emre’nin “ÇALAP’ını kabullenirken, Süleyman Çelebi’nin mevlidinde söylediği “Birdir ALLAH ondan gayrı TANRI yok” diye söylediği “TANRI” kelimesini inadına “ALLAH” diye değiştirmekten zerrece sıkılmazlar, hicap duymazlar.
Evet, Kur’an-ı Kerim’de insanlığa, insan topluluklarına zaman içinde gönderilmiş rehberlerden bazılarının isimleri zikredilmiş, hayatlarından ve kavimleriyle olan münasebetlerinden kısa da olsa anlatılanlar mevcuttur. Sayılarının yüz yirmi bin olduğu rivayet edilen bu rehberlerin Kur’an-ı Kerim’de ancak yirmi sekizinin ismi zikredilmiştir.
En geniş şekilde Peygamberimiz Hz. Muhammed’den ve onun insanlığa rahmet olan öğretisinden bahsedilirken bütün Peygamberlerde ortak olan bir özellik Kur’an ayetlerine en derin anlamıyla sinmiştir. Meselâ Peygamberimizin “El emin” olan özelliği ve “Emanete sahip çıkma” özelliği bütün tarihçilerin üzerinde ısrarla durduğu ve öne çıkardığı bir özellik olarak kayda geçerken, Kur’an bütün peygamberlerin ortak özelliği olarak başka bir duruma dikkat çekmektedir.
Meselâ Hud Peygamber Ad kavmine “Ey kavmim, Allah’a ibadet edin. Sizin için ondan başka İlâh yoktur. Siz iftiradan başka bir şey yapmıyorsunuz. Ey kavmim, ben buna karşılık sizden ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak beni yaratana aittir. Hâlâ akıllanmayacak mısınız?” (Hud Suresi Ayet 50, 51)
Meselâ Yusuf Peygamber’e hitaben Allah “Sen buna (tebliğine karşılık) onlardan her hangi bir ücret istemezsin, O bütün âlemlere bir nasihattir” (Rad Suresi Ayet 104)
Meselâ Cenab-ı Allah Peygamberi Hz.Muhammed’e hitaben “De ki: Buna karşılık sizden, Rabbine giden yolu edinmesini dileyen kimseler olmanızdan başka bir ücret istemiyorum” (Furkan suresi, Ayet 57)
Meselâ Hz. Nuh kendisini yalanlayan kavmine “Bunun için sizden hiçbir ücret istemem. Benim ücretim âlemlerin Rabbine aittir.” ( Şuara suresi Ayet 109)
Mesela Hz.Hud Ad kavmine “Ben size gönderilen, güvenilen bir peygamberim. Allah’tan sakının ve bana itaat edin. Bunun için sizden hiçbir ücret istemem. Benim ücretim âlemlerin Rabbine aittir.” ( Şuara suresi Ayet 125.126.127)
Meselâ Salih peygamber Semûd kavmine “Sakınmaz mısınız? Ben size gönderilen güvenilen bir peygamberim. Allah’tan sakının ve bana itaat edin. Bunun için sizden bir ücret istemem. Benim ücretim âlemlerin Rabbine aittir.” (Şuara suresi Ayet 143, 144, 145)
Meselâ Lût kavmi Hz. Lût’u Yalanladı da Hz. Lût onlara “Ben, size gönderilen, güvenilen bir elçiyim. Allah’tan sakının ve bana itaat edin. Bunun için sizden hiçbir ücret istemem. Benim ücretim âlemlerin Rabbine aittir.” (Şuara suresi Ayet 162, 163, 164)
Meselâ Hz. Şuayp kavmi Eyke’ye “ Ben size gönderilen güvenilir bir peygamberim. Allah’tan sakının ve bana itaat edin. Bunun için sizden ücret istemem. Benim ücretim âlemlerin Rabbine aittir.” (Şuara suresi Ayet 178, 179, 180)
Meselâ Hz.Muhammed Araplar’a “Sizden bir ücret istemişsem o sizin olsun. Benim ücretim ancak Allah’a aittir. O her şeye şahittir” (Sebe suresi Ayet 47)
Meselâ Kur’an-ı Kerim’den bütün insanlığa “Sizden hiçbir ücret istemeyenlere uyun, onlar hidayete ermiş kimselerdir” (Yasin Suresi Ayet 21)
Meselâ Hz. Allah peygamberi Hz. Muhammed’e “De ki: tebliğimin üzerine sizden ücret istemiyorum ve ben kendiliğinden teklif edenlerden değilim.” (Sâd suresi Ayet 86)
Meselâ Peygamberi Hz. Muhammed aracılığı ile Hz. Allah’tan bütün insanlığa “İşte Allah’a iman edip, ameli Salih işleyen kullarını müjdelediği budur. De ki: ben tebliğime karşılık sizden akrabalık sevgisinden başka hiçbir ücret istemem. Kim bir güzel iş yaparsa onun güzelliğini artırırız. Şüphesiz Allah affedicidir. Şükrün karşılığını verendir.” (Şura suresi Ayet 23)
Görüldüğü gibi bütün peygamberler peygamberlik görevlerinin karşılığında kavimlerinden hiçbir ücret talep etmemişler, görevlerinin karşılığını kendilerini peygamber olarak kavimleri üzerine gönderen âlemlerin Rabbi’nden beklemişlerdir. Tebliğ görevlerine karşılık kavimlerinden bir beklentileri olsaydı bunun hesabını Rablerine vermekten son derecede çekinirler ve bir isyan sebebi sayarlardı. Üstelik din, iman ücret karşılığı verilen bir meta düzeyine iner, bunun hesabını vermekten korkarlardı. Cenab-ı Allah peygamberlerinin tebliğ görevlerini yaparken kavimlerinden ücret istemediklerini, bu görevlerine karşılık ücretin âlemlerin Rab’bı tarafından verileceğini söylediklerine şahitlik yapmakta, bu görevi yapacaklara da ikazda bulunmaktadır.
Günümüzde Peygamberlerin halefleri din görevlileridir. Bütün toplumu Allah yolunda kurtuluşa davet ederken en büyük rol modelleri de elbette başta peygamberimiz Hz. Muhammed olmak üzere diğer peygamberlerdir. Ancak, günümüzde bu iş biraz değişmiş gibi görünmekte, bazı işlere karşılık ücret talebi olağan hale gelmiş bulunmaktadır. Ülkemizde din görevlileri işlerine karşılık maaş alırken (Bu konu da dinen tartışmalıdır) bir kısım dini hizmetlerden de ücret talebinde bulunmaktadırlar. Cenaze hizmetleri, cenaze arkasından yapılan bir kısım merasimler, hatim ve mevlit okuma hizmetlerinin belli bir piyasası oluşmuş vaziyettedir. Belli günlerde ölmüşlerimize Kur’an okumak, onların arkalarından hatim göndermek artık pazarlık sebebi haline gelmiştir. Zengin insanların ölümleri ve onları merasimlerindeki din görevlilerinin tutumu fakir cenazelerine göre oluşan farklar artık gözlenebilmektedir. Allah indinde kimin daha makbul olduğu mukaddes kitabımızda “Allah indinde en makbulünüz en muttaki olanlardır” (Maide suresi ayet 54) hükmü sanki günümüzde “en zenginlerinizdir” şeklinde değiştirilmişe benzemektedir. Hem din adamlarımızın hem de ilgililerin dikkatine sunarım. Yapılan dini hizmetlere karşılık ücret beklememek bir Peygamberlik âdeti ve Allah emri olduğunu din adamlarımızın bilgisine sunarım.
Yorum yazarak Bolu Gündem Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Bolu Gündem hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Bolu Gündem editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Bolu Gündem değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Bolu Gündem Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Bolu Gündem hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Bolu Gündem editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Bolu Gündem değil haberi geçen ajanstır.