Bir Vakıf merkezinde birkaç dostla sohbet ediyoruz. Sohbet ilerledikçe,M. Şevket Eygi’nin fikri mücadelesi gündeme geliyor. Her kes takdirlerini belirtiyor; hatta kendisinin Galatasaray Lisesinin başarılı bir öğrencisi olduğu bilinirken, hangi yüksek okulda okuduğuna dair biraz tereddüt olunca, internetten araştırıp, Ankara siyasal mezunu olduğunu öğreniyoruz. Nerden bilebilirdik ki, biz o sohbeti yaparken, artık kendisi için Hakka yürüme zamanının gelmekte olduğunu… O akşam vefat haberini alıyoruz.
M. Şevket Eygi ismi, benim için taa öğrencilik döneminden bu güne, fikir ve düşünce dünyama ışık tutan kişilerden biri olarak hafızamda yer etmiştir.
Onun sahibi olduğu “BUGÜN” gazetesini kaldığım yurtta alma imkanın olmamasına rağmen, bir yolunu bulup, yurdun yakınında, sabah erken Karacasu’ya işçi ve gazete götüren servis arabasının birkaç dakika beklemesini fırsat bilip, o arabadan günlük gazeteyi alır ve her satırını yutarcasına okurdum. Zannediyorum, bu okuma alışkanlığı köyde ilk okul öğretmenim Yumrukaya’lı Hasan Konuk’un “ nerede bir yazı, gazete görseniz, isterse yerde çamurlu olsun, alıp okuyun” tavsiyesi etkili olmuştur. Bu vesile ile kendisini rahmetle anıyorum.
Maalesef, bu günkü gençlerin böyle bir derdi yok. Daha geçenlerde bir mağaza da, orada bir çalışanın, masaya koyduğum gazeteyi alıp göz gezdirdiğini gören arkadaşı “ ne o kız, ihtiyarlar gibi sende migazete okumaya başladın” demesi, zannediyorum, her şeyi açıklamakladır.
Neyse, biz konumuza geçelim.
Dönemin zor şartlarında inancı öne çıkaran, inancın bu memlekette, bu topraklarda mutlaka yeri ve sözü olması gerektiğini savunan M. Şevket Eygi’nin çıkardığı gazete Anadolu’da oldukça ilgi görüyor, yüksek tiraja ulaşıyordu. Kültür değerlerimizi yılmadan savunurken sık sık hakim çarşısına çıkardı. Biz, Gazete de parmaklıklar arasında boy boy resimlerini görüp, ateşli yazılarını okudukça, kendisini oldukça atak, cesur, heybetli bir kişi olarak tasavvur ediyorduk.
Aradan zaman geçip kitap ve kırtasiye işine başladığımda, kendisinin sahibi olduğu Bedir yayın evine uğramıştım. Kasada halim selim, mütevazi bir beyefendi oturuyordu. Tezgahtara kim olduğunu sorduğum da, “M. Şevket Eygi” olduğunu öğreniyorum.Hemen yanına giderek kendimi tanıtıp,Bolu’dan geldiğimi öğrendiğinde, aradan uzun zaman geçmesine rağmen, hatırladığım kadarıyla bana, o zaman sağ olan, bizim Karaçayır mahallesin de mukim Eş şeyh Muhittin efendiyi sormuştu. Bilgim çerçevesinde cevap vererek biraz sohbet ettik.
Başka bir görüşme imkanım olmadı; ama, bir siyasi partini yayın organında yazmasına rağmen, siyasete pek değinmeden, toplumsal konuları işlediği yazılarını bu güne dek hep takip ettim.
Yazılarında, bilhassa dini camiada gördüğü yanlışları eleştirir, dini kendi çıkarına alet edenleri “din boranı” olarak görüp tenkit ederdi.
Müslümanların, nezakete, zarafete, letafete uygun, bedenen ve ruhen tertemiz yaşamalarını, bir manada örnek insan olmalarını isterdi.
Dünyevileşmeye, lüks ve israfa, şatafata şiddetle karşı idi. Hele, yıldızlı otellerdeki iftar davetlerini doğru bulmazdı.
Din de reform yapılmasını, yenilik ve değişim isteyenlere sert çıkar, “büyük ahlaksızlar” derdi.
Müslümanların her saha da en iyi olmasını isterdi.Zaman zaman camilerin ışıldaklarından, çok sesli hoparlörlerinden dert yanardı.
Herhan ki bir yerde bulup aldığı antika eşyalardan bahseder, İstanbul’da hanki esnaf lokantasında ağız tadı ile yemek yenileceğini, nerede ucuz kaliteli giyeceğin olduğunu iyibilir, bu bilgisini okuyucuları ile paylaşırdı.Hat sanatına önem verir,evinizde hat sanatçısının bir eseri bulunsun derdi.
Yakinen tanıyanların anlattığına göre de, ikram etmeye bayılır, lokanta, çayhane ve pasta hane gibi yerlerde elinizi cebinize sokmasına izin vermezmiş.
Belki önemli görmeye bilirsiniz; ama, “her Müslümanın cebinde kaliteli bir dolma kalem ve not defteri olması lazım, öyle not için etraftan kalem, kağıt aramayın” önerisi kulağımda küpe olmuş, çok zaman yanımda dolma kalem ve not defteri bulundurmaya çalışmışımdır.
Hülasa M. Şevket Eygi nev-i şahsına mahsus tam bir entelektüeldi. Televizyonlar da gördüğüm kadarıyla da, zarafet timsali güzel bir inandı; ama bu ülkede sırf yazıları nedeniyle yıllarca hapishanelerde süründürüldü.
Bir dönemin fikir ve kalem erbabı olarak 86 yaşında aramızdan ayrıldı.
Kendisine Rabbimden rahmetini niyaz ederken, sevenlerine ve aziz Türk milletine taziyelerimi sunarım…
Kalın sağlıcakla…
Günün sözü: dört sene lise de, dört sene üniversitede okumuş ve derin düşünce ve kültür kitapları okumuyor. Boşuna okumuş… M. Şevket Eygi
Yorum yazarak Bolu Gündem Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Bolu Gündem hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Bolu Gündem editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Bolu Gündem değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Bolu Gündem Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Bolu Gündem hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Bolu Gündem editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Bolu Gündem değil haberi geçen ajanstır.