Bir demokrasi şöleni olarak görmemiz gereken bir seçim dönemi daha geride kaldığına göre, artık seçilen başkanlar için hizmet dönemi başlaması gerekirken, biz hala birbirimizi kıyasıya eleştirmeye devam ediyoruz.
Gerçekten, toplumuz da gittikçe çoğalan, üstelik azıtarak artan nefret hissinin sebebini sosyologların araştırma konusu yapması gerekir. Maalesef, siyasette, maçlarda, hayatın her alanında sadece nefret teneffüs eden bir güruh haline geldik.Adeta toplumumuz “akıl tutulması” yaşıyor.Tarihte hiç bu duruma gelmemiştik.
Hele sosyal medya, Aman Allah’ım, çağın musibeti Trol kafaların adeta savaş alanı gibi… Kimse kimseyi anlamak, dinlemek istemiyor.Ya bir insanı göklere çıkarıyor, ya da yerin dibine batırıyor. Ya sen benim her şeyimsin diyor, ya da ölmelisin diyor. Farklı eğilimlimden olanlara karşı acımasızlık gittikçe artıyor. Birileri toplumu patlamaya hazır bomba haline getirmeye çalışıyor. CHP Genel Başkanı K. Kılıçdaroğluna yapılan saldırı ve linç girişimi de, bununu saha da bir yansıması olarak görebiliriz.
İşte böyle bir ortamda, zaman zaman bizde bu trollerin hışmına maruz kalıyoruz.
Önce ki hafta yazımızda, AK Parti neden kayıp ettiği yönünde bir değerlendirme yapalım dedik; bu konudaki tespitlerimiz karşısında, bizim CHP’ye hizmet ettiğimiz; hatta oy vererek ülkeye ihanette bulunduğumuz gibi bir hayli ithama maruz kaldık. Geçen hafta ki yazımızda ise Başkan Özcan’ın Suriyeliler ile ilgili, hiçbir CHP’li Belediyenin yapmadığı, anlamsız çıkışı ile ilgili bazı önemli tespitlerimiz karşısında, bu sefer de, birilerinin ezberini bozduğumuz için,muhalif yazar şimdiden muhalefete başladı, ithamıyla karşılaştık. Anlaşılan kimseye yaranamadık.
Elbette herkesin sevdiği, kucakladığı bir insan olma gibi bir iddiam, herkesin beğeneceği bir yazı yazmam gibi bir düşüncem de yok. Biz sadece kendi inandığımız doğruları, kimseyi kırıp dökmeden, sizlerle paylaşmaya çalışıyoruz.
Tabi ki, değerli okuyucularım haklı olarak, Başkan Yılmaz dönemi ile ilgili de niye yazmıyorsun diyorlar.
Esasında o dönemle ilgili olumlu veya olumsuz bir hayli yazı yazdık. Yapıcı ikazlar yaptık; ama bunlara tahammül edemeyen Başkan Yılmaz’ın savcılığı şikayet de bulunarak, cezalandırılmamı istenen yazarlar arasına girdik. Bu gün ise ortaya çıkan bankamatik memuru, haksız kazanç, adam kayırma gibi gelişmeleri dehşet içinde takip ediyorum.
Başkanlığa gelir gelmez “bu kadar işçiye ihtiyaç yok, o paraları ben halkıma hizmet için kullanacağım”diye işçi çıkran Başkan Yılmaz’ın, giderayak işçi alımlarını artırmasının gerekçesini anlamakta zorlanıyorum. O gün öyle, bu gün neden böyle diye sorarlar adama...
Esasında biz Başkan Yılmaz’ın çalışkanlığını, vizyonunu hep takdir etmiş, ismini altın harflerle yazdırmasını istemiştik; hatta 3’üncü dönem başkanlığı kazandığında “ üçüncü dönem Alaattin Abi dönemi olsun” diye bir yazı yazmıştık. Bu yazımı gazetemizin internet sayfasında okuyabilirsiniz; hata Başkan Yılmaz’a da okumasını tavsiye ederim.
O günkü yazımda belirttiğim gibi, Başkanlığı kazanmasına müteakip kendisini ziyarete gitmiştim. Başkan Yılmaz bize “Kayınpederin Hidayet Altıntaş Hoca efendiyi ziyaret edip duasını almak istedim. Kendisi benim için öyle içten dua etti ki, kendimi tutamadım ağladım, çok duygulandım” demişti. Ve yine, duvarda asılı duran çerçevedeki bir resmi gösterip, bu benim okul arkadaşım, çiçekçilik yapıyor, bir gün bana “ ağzından hiçbir kötü söz çıkmayan, kimseyi incitmeyen, kırmamaya özen gösteren Alaattin nasıl oldu da bu hale geldi” diye sordu, bende “siyaset bu hale getirdi” diye cevap verdim demişti.
İşte bizde bu duygusal ortamdan etkilenerek “ 3’üncü dönem Alaattin Abi dönemi olsun” demiştik; ama öyle olmadı. Maalesef, tam tersine daha da ileri gidip, insanlar üzerine acımasızca giden, gönül kırmaktan gocunmayan, daima karşı tarafı suçlayan bir Alaattin Başkan portresi ile karşı karşıya geldik.
Biz bunları söyleyerek te, geçmiş yaraları kaşımak diye bir niyetimiz yok. Sadece geçmişten ders alınarak geleceğe ışık tutmaya çalışıyoruz.
Ve bunun yanında, insanların senin kürküne itibar etmesinin aldatıcı olduğunu, sahte gülücüklülerin ve alkışların, bir gün düştüğünde kayıp olacağı ve etrafında kimsenin kalmayacağı gerçeğini hatırlatmak istiyoruz.
Bu sebepledirki, siyasetin kendisini değiştirmesine izin verilmemesi gerekiyor.
Gün gelip görev hitamında eller, ayaklar, yürekler dile gelip konuştuğunda, bizim için iyi şeyler söyleyecek mi? Diye kendi kendimizi sorgulamamız gerekiyor.
Çünkü biz bir davanın, bir misyonun temsilcisiyiz. Yemeyiz, yedirmeyiz. Ahlak, adalet, dürüstlük bize atalarımızdan kalan bir mirastır. Biz bu doğrultuda hareket etmenin bilincinde olmamız lazım.
İşte böyle olursak her zaman başımız dik olarak yürür ve hep bunun onurunu yaşarız. Yoksa,ne tür hizmet yaparsak yapalım, hepsi yanlışlarımızın gölgesinde kalıp, gider.
Günün sözü:
Yükselirken kırarak çıkarsan, düşerken tutunacak dal bulamazsın!
Yorum yazarak Bolu Gündem Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Bolu Gündem hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Bolu Gündem editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Bolu Gündem değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Bolu Gündem Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Bolu Gündem hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Bolu Gündem editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Bolu Gündem değil haberi geçen ajanstır.