İnsan toplumsal bir varlıktır. Hayatını ancak topluluk halinde yaşayarak devam ettirebilir. Beşer topluluklarının bilinen ilk dönemlerinden beri din vazgeçilmez bir kurumdur ve din adamları toplumun güven duyduğu öncü liderleri arasındadır. Bu nedenle devleti yönetenler din adamlarını yanlarında bulundurmayı hiç ihmal etmezler, onların toplum üzerindeki güçlerinden ve düşüncelerinden yararlanmak isterler.
Dinin insan toplulukları üzerindeki bu gücünden yararlanmak isteyen kimi kıralar, dince kutsal sayılan sıfatları da kendi üzerlerine almışlar hatta kendilerini Tanrı ilan etmişlerdir. Firavunlar, Nemrutlar bu Tanrı krallara tarih içindeki sefil örneklerdir. İnsanlık korku ile bu krallara körü körüne itaat ederken, zaman zaman da çok güçlü insanları ölümlü yarı Tanrı mesabesine çıkarmış, onlara vecd ile itaat etmeyi dini bir rükün kabul etmiştir. Mezopotamya da Gılgamış, eski Yunan da Herkül bunun bilinen örnekleridir.
Din adamları toplum üzerindeki müessir güçlerinden zaman içinde azalmalar olsa da, hiçbir vakit vazgeçmemişler ve günümüze kadar bu güçlerini türlü şekilde kullana gelmişlerdir. Bazen kendileri krallık sıfatlarını da ele geçirmişler “RAHİP KIRALLAR” adıyla tarihe geçmişlerdir. Çoğu zaman da krallara taç giydirerek onlara yönetimde meşruiyet kazandırıp güçlerine ortak olarak yönetimdeki etkinliklerini devam ettirmişlerdir. Günümüzde Katolik Papalığının Batılı devletler üzerindeki manevi otoritesi bunun örneğidir. Ortodoks Patriğinin ekümeniklik iddiası da bu gücü ele geçirmek iddiasının bir kanıtıdır.
İslâm Peygamberi Hz.Muhammed Medine’ye göç ettikten sonra kurduğu site devletinde hem din, hem de devlet başkanlığını temsil ediyordu. Onun vefatından sonra yerine geçenler de halife olarak bu iki görevi uhdelerine almışlardır. Yani İslâm devletinin başında halife olarak bulunanlar bu iki görevi bir arada temsil etmişlerdir. Bu durum çok büyük siyasi kavgalara ve İslâm topluluğunda parçalanmalara sebep olmuşsa da kimse eline geçirdiği dini ve siyasi egemenliği bırakmamış, kan ve gözyaşına rağmen bu güçlerini sürdürmenin mücadelesini vermişlerdir. Önce Emevi sonra da Abbasi Arap İslâm devletlerinin başındaki halifeler 1258 yılına kadar bu durumlarını devam ettirmişler, Bağdat’ın Moğollar tarafından işgaliyle tarihe karışmışlardır.
Türkler tarihin tanıdığı en eski milletlerden biridir. Belgelerle takip edilebilen tarihi beş bin yıl geriye gitmektedir. Merhum Kâzım Mirşan ve onun tarihi tespitlerini devam ettirenler, bu tarihi daha gerilere ve on bin yıllara çıkartmaktadırlar. Bulgu, belge ve kazılarda elde edilenler, eski mitolojik geçmişimizi teşkil eden destan ve masallar, o dönemlerden miras atasözleri ve darb-ı meseller, komşu milletlerin tarihi vesikalarından edinilen bilgilere göre Türk’ler de çok dindar milletlerden biridir. Türk devlet anlayışı hakkında en mühim kaynağımız sayılan Orhun abidelerindeki ifadelere göre Türk kağanları yönetim yetkisini Tanrı’dan almakta, egemenlik ve bağımsızlığı korumak için töre koymak yetkisini elinde bulundurmaktadır. Abidelerdeki “İnsan oğulları üzerine ecdadını Bumin Hakanı ve İstemi Kağanı tahta oturtmuş, oturtarak Türk milletinin ülkesini, törüsünü idare edivermiş, tanzim edivermiş” ifadesi bunun belgesel kanıtıdır. Bu ifade Türk devlet geleneğinde kağanın iktidarına ortak ve onun üstünde bir otorite tanımayan karakterini belirtmesi bakımından çok önemlidir. Yine bu abidelerde “Yukarda Tanrı basmasa aşağıda yer delinmese Türk milleti ülkeni törünü kim bozar” ifadeleri de çok önemlidir. Buradaki TÖRE kelimesi “Hükümdarı da bağlayan objektif hukuk kaidelerinin bütünü” olarak tarif edilmektedir.
Bu ifadelerden anlaşıldığına göre Türk kağanları hiçbir şekilde kendi iktidarına ortak veya onun üstünde bir otorite tanımayan bir karaktere sahiptir. Bu nedenle kağanların yanında din adamları bulunmasına rağmen devlet yönetiminde herhangi bir katkı ve müdahaleleri yoktur.
Not: Konuya kaldığımız yerden devam edilecektir.
Yorum yazarak Bolu Gündem Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Bolu Gündem hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Bolu Gündem editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Bolu Gündem değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Bolu Gündem Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Bolu Gündem hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Bolu Gündem editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Bolu Gündem değil haberi geçen ajanstır.