Belli zaman dilimlerinde uluslararası spor dallarında yapılan yarışmalar olarak bildiğimiz olimpik etkinliğin bir başka çeşidi için, Bursadayım. 6. Uluslararası Türkçe Olimpiyatlarına ait etkinliğin şiir dalına ait yarışması, Bursa Kültürpark Açıkhava Tiyatrosunda. Moritanyalıların Boluya geldiği gün davet etmişti BOSİAD Başkanı Sn. Adnan Daylan. Basından okuyorduk okumasına da, yapılanları çıplak gözle görmek, araçsız aracısız izlemek bir başka oluyor...
Tiyatro önünde mahşeri bir kalabalık. Davetiyesi elinde giriş kapılarında yığınla bekleşen insanlar. Boludan gelen iki minibüs yaklaşık 40 kişiye yakın insan. Program başladı, yarım saati geçiyor. Tiyatro dışında dev bir ekran. Hava oldukça güzel. Sere serpe ekrandan seyrediyor Bursalıların bir bölümü. Bir ara içeriye girmekle buradan seyretmenin farkı ne, oturup bir kenara izleyelim derken, kendimizi içeride buluyoruz.
Dışarısı böylesine kalabalık olur da içerisi farklı olur mu? İnsanlar ayakta adeta birbirinin sırtında seyrediyor sahneyi. Yerlerimiz doldurulmuş. Zaten koltuklara ulaşmak da mümkün değil. Herkes gibi biz de bir yer bulup sıkıştık merdiven üstünde bir yere...
İşte sahnede Azerbaycandan bir öğrenci okuyor şiirini. Ardından İsveçten birisi Al yazmalım adlı şiirini seslendiriyor. Dağlarında kar olsaydım / Gelip sana yar olsaydım... Yöresel folklorik kıyafetleri içinde bir başka duygu, bir başka vurgu içinde bir başka anlamda okuyorlar şairlerimizin şiirlerini Türkçe olarak.
İşte Endonezyalı küçük. Asrın türküsü adlı şiiriyle, Sevdanın en karasını tarihi ve zamanı bize sorun. Zaman aktıkça, dünyayı ısıttıkça güneş, insan insana kavuşmadıkça sevdayı bize sorun...
İşte Hindistandan. Merhaba Türkiye. Merhaba Bursa. Size selam getirdim Hindistandan. Ben seni görmeden sevdim. Yorgun düşlerle beslenen yorgun yüreğimle sevdim. Ben seni görmeden sevdim. Aynı sofrayı seninle süsledim. Gözlerim gözlerine değdi. Ellerim ellerine ben seni görmeden sevdim...
Ardından beş asırlık bir türkünün hasretiyle adlı şiiriyle Mozambikten seslendi. Ben siyah bir gülüm. Bir şarkı söylemek istedim. Senin gibi siyah dediler. Beni de alın aranıza. Ortak olayım yaranıza. Hani dediler senin soyun? Ben Afrikalı bir çocuğum... Karanlıklara bir bir daldı yeni çağın fareleri...
Ve Tanzanyadan, Seviyorum seni, ekmeğimi tuza banar gibi diyerek mısralara dökülen şiiri okuyor şarkı olarak. Sonra Karacadan Allah yar yar isimli şarkı. Can emanet bu bedene. Sonunda sardılar kefene... Ardından Romanyadan geliyor, Kardelen şiiriyle, Bu öyle bir dert ki anlatamam kimseye. Kulak verip de dinler misin Kardelen. Bir kenara bırakıp acısın tatlısın. Bir kalemde siler misin kardelen. Sen içimde dinmeyen bir sızısın. Bazen tatlı, bazen acısın. Bu topraktan çıkıp da dağları delmelisin sen. Karlı zaman gelmeden açar mısın kardelen...
Bir tarafta kışın ayazında kardelenler renk katıyor kar beyazının üzerinde. Bir tarafta dilde birliği sağlamak adına kaldırma kampanyaları başlatılıyor ticarethane kapılarındaki tabelalar üzerindeki bizden olmayan yabancı kelimeleri, bir tarafta bazı konuşma dillerinin televizyonlarda yayınlanması ve bir tarafta da yabancı ülkelerde Türkçenin öğretilip yaygınlaştırılması çabası...
Dilin uluslararası boyutta yerini alması, çalışıp üretmek, yeni buluşlarla vitrinleri süslemek olduğunun bilinmesi gerektiğini de umarım unutmuyoruzdur.
02.06.2008