
Suat Tosun
EKOLOG JEAN-MARIE PELT’İN VEFATI VE DOMATESİN ÖYKÜSÜ
Sanal basında LE MONDE’un 23-12-2015 tarihli “Fransız Biyoloğu J.M.Pelt’in Ölümü” haberi yer aldı.
Jean M.Pelt ismi tanıdık geldiğinden kitaplığımın rafından bir kitabını bulup çıkarmam pek zor olmadı.
İş Bankası Kültür Dizisi Yayınlarından “ Bitkilerin En Güzel Tarihi, 1999. “ kitabının dört yazarından birincisi J.M.Pelt. Diğer iki yazar akademisyen ve dördüncüsü ise, uzman yazarlara bitkilerin gizemli tarihi hakkında sorular yönelten ünlü bir gazeteci.
Kitabın bir belgesel film niteliğinde okura zevk veren yönü var. Ki bu konuları J.M. Pelt , Fransız TV ve Radyolarında eğitsel bir program olarak yıllardır sunmuş durumda.
82 yaşında ölen J.M.Pelt, 1955 yılından sonra Eczacılık, Bitki biyolojisi eğitimi almıştır.1964 ve 1967 yıllarında Afganistan’a araştırma amaçlı gitti. Fransa Etnofarmakoloji Derneğinin onursal başkanı oldu.
1971- 1983 yılları arasında Metz Kenti Belediye Başkan Yardımcısı oldu. Metz’in tarihi ve yeşil kent olması için uğraşlar verdi. Ekoloji ve çevre konulu yayınlara imza attı. Avrupa Ekoloji Enstitüsünü kurdu. Legion d’ Honneur ve Ulusal Liyakat nişanlarını aldı.
Genetiği değiştirilmiş organizmaların (GDO) üretimine ilk karşı çıkanların başında yer aldı.
Kentsel ekolojinin ve biyolojik çeşitliliğin tutkulu savunucusu oldu. Ölüm haberiyle onu pek çok Fransız gazete ve dergileri gündemlerine aldılar. Metz Belediyesi taziye sicil defteri açtı.
Huzurla yatsın.
ALTIN ELMANIN ÖYKÜSÜ
Kitapta yer alan bitkilerin tarihlerindeki örneklerde anlatıldığı gibi domatesinde tuhaf bir yazgısı vardır.
Domatesin patlıcangillerin yabani bir türünden, Meksika’da Vera Cruz Bölgesinde bu günde bulunan, bir çeşit Çeri domatesinden geldiği sanılıyor. Domates 1544 yılında Mathiolus adında birisinin yazıları sayesinde Avrupa’da tanınmıştır.
Mathiolus, afrodizyak olarak ünlenen “Adamotu”yla domates arasında ortak noktalar olduğunu düşünüyordu. Bunun üzerine domatese “aşk elması” dendi. Daha sonra adı “altın elma”ya çevrildi ( bu gün İtalyancada domatese hala “pomodoro” denir.).
Anlaşıldığı kadarıyla Amerika’da biberden farklı olarak domatese pek önem verilmemiştir. Dolayısıyla domates, Avrupa’da iki yüzyıl boyunca ilgi uyandırmadan sürünüp durdu. Ama 18.inci yüzyılda Napoli’nin güneyinde İtalyan Bahçıvanlar,o sıralar “kurt şeftalisi” denilen bu küçük kırmızı meyvanın kültüre alınması için sistemli bir çabaya giriştiler. Böylece domates onu Amerika’dan getiren İspanyollar sayesinde bütün dünyada tanındı. Onsekizinci yüzyılın sonundan itibaren İtalya’da ilk salça fabrikaları kuruldu. Bu tropikal bitki ,daha soğuk bölgelere de giderek uyum sağladı.
Domates tarımı, yavaş yavaş kuzeye doğru yayıldı. Ondokuzuncu yüzyılda İngiltere’ye ulaştı. Ve İtalya’da yeniden hayat bulan doma
tes ,Avrupa’dan yola çıkıp atalarının yaşadığı Amerika’yı fethe gitti.
Yeni bir yıla girmemize bir kaç gün kaldı . Zaman zaman karamsarlığa kapıldığımız günlerin geride kalmasını diler, yeni yılda sağlık ve esenliğe erişmek temennilerimle hoşçakalın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.