Osmanlı Devletinin Alevilerle ilgili tanımını şeyhülislâm Ebussuud Efendinin fetvalarıyla tanımıştık. Bu fetvadan etkilenen Anadolu Sünni Müslümanlığı ise Alevilere her biri iftira, küçümseme ve hakaret içeren Kızılbaş, rafizi, Mülhid ve Zındık gibi sıfatlarla tanımladıklarını ve onları “mum söndürenler, ana bacı tanımayanlar” biçimindeki ön yargılı kanaatlerini yazımın daha önceki bölümlerinde ifade etmiştim. Şimdide Aleviler kendilerini inanç yönünden nasıl tanımlıyorlar ve ifade ediyorlar. Bu sorunun cevabını araştırmacı yazarımızın kitabından aktaralım. Kitabın 147.sayfasında yayınlanan bir anketin sonucuna göre, ankete katılanların % 66’sı kendilerini Alevi, %12’si Alevi-Bektaşi, % 9’u Kızılbaş, %5’i Bektaşi hissetmekte; geri kalan %10’da başka sıfatlarla tanımlamaktadır. Kentleşmiş Alevi topluluklarında bu oranlarda değişiklikler dikkat çekecek boyutlardadır. Elazığ merkezde yapılmış anket sonuçlarına göre kendilerini ifade etme biçimindeki oranlar şöyledir. %50 Alevi, %1 Bektaşi, %8 Kızılbaş, %11 Alevi-Bektaşi, %8 Caferi, %18 Alevi-Müslüman ve %10 diğer şeklinde cevaplandırmıştır. Bu değişiklik gençlerde ve eğitim düzeyi yüksek olanlarda daha da dikkat çekicidir. Tarihi anlamda “Kızılbaş” terimi “Kızıl başlıklı” anlamına gelmektedir ve taktıkları börkün renginden dolayı bu ad verilmiştir. Zamanla bu terim küçültücü ve hakaret anlamına kaymış, Celali isyanları nedeniyle “dinsiz, asi” anlamında kullanılmaya başlanınca yerini Alevi terimine bırakmıştır.
Devletin takip ettiği politikalar Anadolu’da Sünni ve Alevi toplulukları arasında öyle aşılmaz, öyle yıkılmaz duvarlar oluşturmuştur ki bu iki topluluk gerçeğe dayanmayan iftira, hakaret ve küçültücü terimleri birbirlerine karşı rahatlıkla ifade edebilmişler ve birbirleriyle olan münasebetlerini tamamen koparmışlardır. Alevilerin Sünni Müslümanlara karşı oluşan ön yargıları ise şöyle tespit edilmiştir. Yapılan ankete katılanların %15’i Sünnileri Yezid, %3’ü Kırpık, %14’ü şeriatçı, %19’u yabancı olarak nitelemekte; %42’si de hiçbirisi cevabını vermektedir. Sünniler için daha önce kullanılan “Karabaş” ve “Kırpık” terimlerinin şimdilerde hiç kullanılmadığı da tespit edilmiştir.
Devletin kendilerine karşı uyguladığı ve Sünni Müslümanların dışlayıcı tutumları Alevileri içe kapanık bir hale getirmiş ve kimliklerini gizleme genel bir tutum haline gelmiştir. Sün köyünde yapılan bir ankete göre kimliğini açıklayabilme durumu şöyledir. %60’ı kimliğini açıklayabiliyor. %27 kısmen açıklıyor. %13 açıklayamıyor. Kırsal kesim Alevilerinde, serbest meslek mensuplarında, İşçi, esnaf ve emeklilerde bu oranın yüksek; memur, işsiz ve öğrencilerde düşük olduğu görülmektedir. Yine iki toplum arasındaki eş seçimi (Birbirleriyle evlenme) oranları da dikkate değer bir nitelik kazanmakta, bu konuda yapılan bir ankete verilen cevaplar gerçeği gözler önüne sermektedir. Eş seçiminde eşin Alevi olmasına toplumun %65’i önem verirken %35 buna önem vermediğini ifade etmektedir. Bu oran kadınlarda daha yüksek olup %74’ü bulmaktadır. Kentsel Alevi topluluklarında bu oran az da olsa bir küçülme göstermekte, asıl oran daralması kentli Alevi kadınlarda görülmektedir. Yine iki toplum arasındaki alış-verişlerdeki tercihlerde dikkati çekmektedir. Kentlerde yaşayan Alevilerin inancından olanları tercih etme oranı toplamda %9, kısmen tercih edenlerin oranı %27, buna dikkat etmediklerini söyleyenlerin oranı ise 64’tür. Bu sonuçlardan sonra Sünnilerle olan sosyal ilişkilerin değerlendiriliş biçimi şu şekilde sonuca bağlanmıştır. Ankete katılanların %62’si Sünnilerle ilişkilerinin iyi düzeyde olduğunu söylerken %24’ü orta düzeyde olduğunu söylemektedir. %11’i zayıf derken %3’ü de bu ilişkilerin hiç olmadığını ifade etmektedir.
Alevilik de “Ehl-i Beyt”, “On iki İmam” inancı ayırıcı bir özelliğe sahip olup onlara duyulan sevgi ve muhabbete dayanır. Bu sevgi ve muhabbet Aleviliğin temel mihverini oluşturur. Ehl-i Beyt Peygamberimiz Hz. Muhammed’in hanesinde olanlar demektir. Bunlar ise Hz. Muhammed. Hz. Fatıma, Hz. Ali, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’dir. Bu toplumda yapılan anket sonuçlarına göre toplumun % 33’ü Ehl-i Beyt isimlerini tam saymakta, %43’ü eksik ya da yanlış saymakta, %24’ü ise hiç sayamamaktadır. On iki imamı ise tam olarak sırasıyla sayanların oranı %27’, eksik veya yanlış sayanların oranı % 38 ve hiç sayamayanların oranı ise %34’tür. Gerek Ehl-i Beytin, gerek On iki imamın isimlerini hiç bilmeyenlerin oranı gençlerde daha yüksektir. Bu oranlar Alevi toplumunda dini eğitimin yetersizliğini gösteren kesin kanıtlardır.
Alevi toplumunda yapılan araştırmaya göre Din ya da Alevilikle ilgili bilgi edinme kaynakları ise şu şekilde tespit edilmiştir. Toplumun %51’i kendi kendine, % 49’u dedelerden, %68’i aileden, %43’ü kitaplardan %64’ü arkadaş ve okullardan öğrenmişlerdir.(Burada ankete katılanlar birden fazla tercihte bulunmuştur) Burada son dönemde dedelik kurumunun çözülme ve çöküş döneminde olması nedeniyle Dedelerden bilgi edinme şıkkı azalmış, eğitimli ve genç kuşaklarda ise kitaplardan öğrenme şıkkı önemli oranda artmıştır. Bu arada Alevi toplumunun evlerinde bulunan ve okunan kitapları da merak edenler olabilir. Ankete katılanların bu soruya verdikleri cevaplarda ise %62 oranında Kur’an-ı Kerim, %16 oranında hadis, %12 oranında tefsir. %9,5 oranında ilmihal, %16 oranında siyer, %32 oranında Dua kitapları, %17 oranında Buyruk, (Alevilerin temel amel ve inanç kitabı) %4 oranında cenkname, %5 oranında Makalât (Hacı Bektaş Veli’nin kitabı) olduğu anlaşılmıştır. Evinde hiç kitap bulunmayanların oranı ise %11’dir.(Ankete katılanlar birden fazla tercihte bulunmuştur) Yine bir başka anketin sonuçlarına göre eğitim düzeyine göre çocukların dini bilgileri edinmesinde tercih edilen kaynaklar şöyle sıralanmıştır. Toplamda %47 oranında okullardan, %29 aileden, %13 dedelerden ve %2 oranında da başka kaynaklardan öğrenmişlerdir. Ankete katılanların %8’i okullarda dini bilgi verilmesini istememektedir.
Not: Bu yazımda yazıyı bitireceğimi söylemiş olmama rağmen bitiremedim. Bundan sonraki yazımda Alevi toplumunda iman ve amel esasları üzerinde duracak, Genel bir değerlendirme yaparak seri yazıma son vereceğim. Şimdiden Kadir gecenizi ve Ramazan Bayramınızı tebrik ederim. Kalın sağlıcakla.
Yorum yazarak Bolu Gündem Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Bolu Gündem hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Bolu Gündem editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Bolu Gündem değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Bolu Gündem Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Bolu Gündem hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Bolu Gündem editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Bolu Gündem değil haberi geçen ajanstır.