Bolu’da Mevlit-i Nebi haftası dolu dolu yaşandı

Peygamber efendimizin dünyaya teşriflerinin 1452’nci yıldönümü, İslam dünyasında ve ülkemizde zengin bir sosyo- kültürel birikimle kutlandı. Bunun yanında ülkemizde, Mevlit- Nebi ve camiler haftası ilan edilmesiyle, bu kutlamalar bir haftaya yayıldı.

Öncelikle şunu belirtelim: Osmanlı kültüründe Mevlit -i Şerif Kandili, Peygamberimizin dünyaya şereflendirmesinin bir nişanesi olarak, büyük bir öneme sahipti. Mevlit Kandili törenleri mevlit alayı ile başlar, bu alaya Padişah ve devlet erkânı katılımıyla saraydan çıkılıp, belli bir güzergâhtan geçilerek, mevlit-i şerifin okunacağı Ayasofya ve Sultan Ahmet meydanından geri dönülürdü.

Günümüzde de Mevlit- i Nebi, bir hafta gibi, uzun bir zaman diliminde kutlanmasını önemli buluyoruz. Çünkü tevhit inancının korunabilmesi için, peygamberlik fikrinin muhkem olması gerekiyor. Hz. Peygamberimizi anlamadan İslam’ı anlayamayız.

Bolu’da da, bu çerçevede, hafta boyunca Kur’an ziyafetleri, Konferanslar, aileler buluşması, sabah namazı birlikteliği gibi birçok etkinliğin düzenlendiğini, hepsine katılma imkânım olmasa da, ilan ve mesajlar ile beraber, Bolu müftülüğünün sosyal sayfasından muttali oldum.

Tüm bu etkinliklerde ilimize yeni tayin olunan Müftümüz Hüseyin Demirtaş’ın önemli rolü olduğu bir gerçek…  Anlaşılan Hafız Hüseyin hoca işe hızlı başladı diyebilirim. Her ne kadar kendisiyle yakinen tanışmasam da, daha Bolu’ya gelmeden önce, çok çalışkan ve üretken bir beyne sahip olduğuna dair bilgiler Bolu’ya ulaşmıştı.

Gerçi, idareciler için, Boluluları harekete geçirmek, hizmet üretmek biraz zor olsa da, bu gayret ve çalışmaya tüm din görevlileri ve sivil toplum örgütlerinin de katkısıyla, tefekkür dünyamıza büyük katkılar olacaktır…

Görüldüğü gibi, gerek Osmanlı döneminde, gerekse günümüzde Efendimizin dünyaya teşrifleri coşkulu kutlamalara sahne olmaktadır. Zaten Peygambersiz bir hayat düşünülemez. O zaman hayatın lezzeti ve ruhu olmaz.

 O’nun dünyaya teşrifleri ile Âlem bambaşka bir âlem olmuştur. İnsanlık kapkara bir cehalet içinde iken, insanlar Allah’ı unutarak, kendi elleri ile yaptıkları ağaçtan ve taştan yaptıkları putlara İlah diye tapmakta idiler. Kâbe-i Muazzamının içi irili ufaklı 360 putla doldurulmuştu.  Dünyayı şereflendiren Fahri kâinat bu putları dağıtıp, cihanı iman ve İslam nuru ile aydınlatmıştır. Peygamberimiz  öyle bir yağmurdu ki, doğrudan doğruya ruhlara yağmış, çorak gönülleri gül bahçesine çevirmiştir. O’nun feyziyle kalpler çiçeklenmiş, duygular meyve vermiştir.

Ebu Hanifeler, Gazaliler, imamı Rabbaniler, Mevlalar, Şah-ı Nakşi bet ve Ahmet Ye sevi gibi daha niceleri hep onun talebeleri olmuş, insanlığa ışık tutmuşlardır. Burada, Hiç şüphesiz, şeref ve meziyetler hep O’na aittir.

 Müslüman olmamızla, basit sıradanlıktan kurtarıp, eşrefi mahlûkat vasfına ermemizi sağlayan Peygamberimize doğru yöneldik. Kendisini hatırlayıp, yâd ederek beraber olduğumuzu tekrar yeniledik.

Esasında, Müslüman olan kişi her daim Allah ve Resulü ile birliktedir, ama kandil gece ve haftalarda bu birlikteliği daha da ileriye taşımaya çalıştık.

Bundan böyle yeniden “ Bismillah” deyip Allah ve Resulüne layık olmaya çalışalım.

Ey Muhammet (S.A.V.) Hoş geldin sefalar getirdin, şeref verdin aziz efendim…

Kalın sağlıcakla…

Günün sözü:

Çayda ne buluyorsun diyorlar…

İnsanlarda arayıpta bulamadığımı buluyorum.

Sıcaklık ve samimiyet…