İnsanoğlu Hz Âdem’den bu yana çatışma içindedir. Bu çatımalar zaman zaman kişiler, zaman zaman aileler ve zaman zaman da kabile, kavim ve milletler arasında olmuştur. Kişi ve aile arasında olan çatışmalara kavga, kabile, kavim ve milletler arası olanlara savaş denilmektedir. Bilhassa savaşlar arkalarında büyük acılar bırakan, izleri asırlar hatta bin yıllar süren düşmanlıkların sebebi olmuşlardır. Eskiden savaşlar orduların bir cephede ya da meydanda çatışmasıyla olur, gün ya da günler sonra bir tarafın yenilmesiyle sona ererdi. Yıkıcı etkileri savaş meydanında kalır, cephe gerisinde savaşın yıkıcı etkileri pek fazla hissedilmezdi. Günümüzde ise savaşlar milletleri top yekûn felakete sürüklüyor, acılar sadece askerlerin değil, savaşan milletlerin tüm fertlerinin ortak kaderi haline geliyor. Hatta savaş cephesi cephe gerisinden daha güvenli oluyor. Artık savaşın cephe gerisinin çökertilmesiyle kazanıldığını savaşan taraflar anlamış bulunmaktadır. Bu nedenle günümüz savaşlarında savaşın yıkıcılığı, öldürücülüğü ve felaketi cephe gerisinde çok daha fazla görülmektedir.
Son dönemlerde savaşlar insanlığın tümünü ilgilendiren çatışmalara dönüşmüş, gruplaşan milletlerin birbirini boğazladığı felaketlerin yaşanmasına sebep olmuştur. Yirminci yüz yıl böyle iki felaketin yaşanmasına sahne olmuş, milyonlarca insan felakette hayatını yitirmiştir. Kullanılan atom bombası sadece insanları değil, doğayı da öldürmüştür. Günümüzdeki nükleer silahların insanlığın sonunu getirecek güce ulaştığını iddia eden uzman düşünceler mevcuttur. O nedenle savaş, milletler arası ihtilaflar da çözüm vasıtası olarak görülmemelidir. Her ne olursa olsun ihtilaflar çıktığı yerde ve masa başında çözülmelidir.
Son on beş gündür Filistin özelde Gazze insanlığın şimdiye kadar şahit olmadığı bir katliama maruz kalmış çocuk, kadın, yaşlı binlerce insan vahşetin her türlüsünü yaşayarak ölmüştür. Sağ kalanlar ise mahrumiyetin her çeşidini yaşamıştır. Hastalara rahat ölme fırsatı verilmemiş, hastaneler bomba yağmuruna tutularak hastalar bütünüyle ölüme mahkûm edilmiştir. Okullar, ibadethaneler ve toplu mekânlar bütünüyle savaş alanı ilan edilmiş, insanlar için güvenli hiçbir yer kalmamıştır. Eğer ihtilafın önüne geçilip barış sağlanmazsa insanlık şimdiye kadar şahit olmadığı bir yıkım ve felaketi yaşayacaktır.
Geçmişten bu yana savaşın bu yıkıcılığı ve cephe gerisindeki masumların koruma altına alınabilmesi için bir kurallar bütünü ortaya çıkmış, milletlerin ortak kabulüyle imza altına alınmış, bu kurallara savaş kuralları denilmiştir. Savaşan taraflara bu kurallara uyması da beklenmiştir. Son İsrail-Filistin savaşında da görüldüğü gibi bu kurallar çiğnenmiş ve ilgili kurumlar işlevsiz kalmışlardır.
Geçmişten bu yana savaş ahlâkı ve savaşlarda dikkat edilmesi gereken hususlar din kitaplarında da zikredilmiştir. Bu kitapların mensupları inandıkları bu kitaplarda yazılanlara uymaya azami hassasiyet ve o çizgiden çıkmamaya özen gösterirler. Öyleyse İsraillilerin bu savaşta gösterdikleri vahşet nasıl ve neyle izah edilebilir. Bizi şaşırtan şey de tam burasıdır. Tevrat savaş hukukunu düzenleyen, savaştan önce, savaş sırasında ve savaş sonrasında yapılması gerekenleri tespit etmiş ve Yahudilere dini bir vecibe olarak vaaz etmiştir.
Savaş konusu ve savaşta uyulması gereken kurallar Tevrat’ın üzerinde genişçe durduğu bir konudur. Çeşitli bölümlerde ve ayetlerde bu konu etraflıca ele alınmıştır. Bilhassa Esfar-ı Hamse de (Musa’nın sözleri) bulunan Tesniye ve Sayılar kitaplarıyla Tarih kitapları içinde yer alan Yeşu ve Hakimler kitaplarında bu konular üzerinde durulmuştur. Yazımın burasında konuyla ilgili Tevrat ayetlerinin meallerini sizlerle paylaşmak istiyorum.
“Bir şehre karşı cenk etmek için ona yaklaştığın zaman, onu barışa davet edeceksin. Eğer sana sulh cevabı verir ve kapılarını sana açarsa, içinde bulunan bütün kavim senin kölen olacaklar ve sana kulluk edecekler. Eğer seninle barış yapmayıp savaşa karar verirlerse o şehri muhasara edeceksin. Allah’ın yardımıyla onları yendiğinde onun her erkeğini kılıçtan geçireceksin. Kadınları, çocukları, hayvanları ve şehirde olan her şeyi, bütün malını çapul edeceksin. Rabbin olan Allah’ın sana verdiği düşmanlarının malını yiyeceksin. Bu milletlerin şehirlerinden olmayıp senden çok uzakta bulunan bütün şehirlere de böyle yapacaksın. Rabbin olan Allah’ın sana miras olarak vermekte olduğu bu kavimlerin şehirlerinden nefes alan kimseyi sağ bırakmayacaksın. Rabbin olan Allah’ın sana emrettiği gibi tamamen yok edeceksin. Yoksa Rabbiniz olan Allah’a karşı suç işlemiş olursunuz.” (TESNİYE, 20.BAP, 10 ayetten 20. Ayete kadar)
“Rabbin olan Allah onları senin önünde ele vereceği, sen onları vuracağın zaman onları tamamen yok edeceksin. Onlarla barış yapmayacak ve onlara acımayacaksın. Onlarla hısımlık da etmeyeceksin. Kızını onların oğluna vermeyecek ve onların kızını oğluna almayacaksın”(TESNİYE; 7.BAP:2.ile 5. Ayet)
“Şimdi git. Onların her şeylerini tamamen yok et. Onları esirgeme. Erkekten kadına, çocuktan emzikte olana, öküzden koyuna, deveden eşeğe kadar hepsini öldür.” ( I.SAMUEL, 15. BAP. 1. Ve 3. Ayet)
Yukardaki ayetler Tevrat’tan alınmış ve aynen aktarılmıştır. Bu ayetler Yahudilerin uydukları ilahi buyruklar olup savaş hukuklarını oluşturan kurallardır. Dindar bir Yahudi’nin uluslararası savaş kurallarından önce uyması gereken kurallar bunlardır ve Tevrat böyle buyurmaktadır. Günümüz Yahudi önderlerinin tavsiyeleri ve yöneticilerinin yaptıkları tam da bunlardır. Kendilerine destek verenlerle birlikte güçlü olduklarını anladıklarında, Uluslararası kurallar onlar için örümcek ağı olup kulak vızıltısıdır.
On beş gündür Gazze’de olup bitenler bu kuralların tatbikatından başka bir şey değildir. Vahşetin durdurulmasını bekleyenler. Felaketin ne zaman biteceğini merak edenler, çocuklara, kadınlara, ihtiyarlara ve hastalara kastetmekten derin zevk alan bu insan kasaplarının yaptıklarını hayretle ve korkuyla izleyenler, yukardaki Tevrat ayetlerini tekrar bir gözden geçirsinler. Bu yapılanların dini bir vecd ile yerine getirilen Tevrat’ın savaş kuralları olduğunu anlayacaklardır.
Kalın sağlıcakla.
Yorum yazarak Bolu Gündem Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Bolu Gündem hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Bolu Gündem editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Bolu Gündem değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Bolu Gündem Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Bolu Gündem hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Bolu Gündem editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Bolu Gündem değil haberi geçen ajanstır.
Yorumlar
(3)Misafir - Gerçek tevrat mı bu ,yoksa değiştirilen tevrat mı
Haberci - Hocam bizim ayetlerde ne diyo
Alp - Beni kureyza olayını okumalısın
Yazılan yorumlardan Bolu Gündem hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Sitemizin Topluluk Kurallarına uymayan yorumlar yayınlanmaz. Yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Bolu Gündem editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Bolu Gündem değil haberi geçen ajanstır.