Okuyucularıma cevaplar

BOLU GÜNDEM gazetesinde uzun zamandan beri yazmaktayım. Bu gazete de ilk yazım 6Eylül 1994 Salı günü HAFTANIN GÜNDEMİ köşesinde yayınlanmış. O günden bu yana yüzlerce yazım yayınlandı. Yazı hayatım 1965 yılında Adıyaman da DEMOKRAT ADIYAMAN gazetesinde yayınlandı. Daha sonra Niğde/Aksaray da HASAN DAĞI gazetesinde yazılarım yayınlandı. Ayrıca ulusal yayın yapan BİZİM ANADOLU ve ORTADOĞU gazetelerinde de zaman zaman makalelerim yayınlandı. Doğrusunu isterseniz bu yazılarımı çok beğenip takdir edenler olduğu gibi beğenmeyenler de, hatta günlerce süren yazılarla tenkit edenler de oldu. Ama hiç nezaketi elden bırakmadan, medeni ölçüler içinde karşı fikirlerini okuyucularıyla paylaştılar ve açıkça düşüncelerini ifade ettiler.

Son yıllarda her konuda olduğu gibi basın hayatında da teknoloji hızla gelişti. Artık yazılı basın dijital sahaya da intikal etti. Yazılı basın aynıyla internet üzerinden okuyucusuna ulaşmakta, okuyucular yazılı basını internet üzerinden takip edebilmektedir. Yazı ile ilgili olarak düşüncelerini mesajlarla ulaştırmakta ve yazının altında bu mesajlar yayınlanmaktadır. Siyasi konulara ağırlık verdiğim yazılara daha çok mesaj gönderen okuyucularım oluyordu. Bazı okuyucularım da yazı ile ilgili düşüncelerini telefonla iletir, teşekkürlerini ifade ederlerdi. Bu telefonlar genelde şehir içinden, diğer illerden ve daha çoğu Almanya’dan olmak üzere yabancı ülkelerden de gelirdi.

Son iki yıldır daha çok dini ve milli konularda yazmayı uygun buldum. Bu yazılarımın daha faydalı ve kalıcı olduğunu görüyorum. Yazılarıma gelen mesajların sayısı azaldı ama kalite seviyesi yükseldi. Gazetemiz yönetiminin geniş anlayış sınırları içinde her yazıya önem vermekte ve yayınlamakta olduklarına okuyucularımız da şahittir. Okuyucularım bu haklarını kullanırken medeni seviyeyi ne kadar yükselttiklerini görmekte ve mutlu olmaktayım. Böylece medeni bir tartışma platformu oluşmuş olmasından zannederim okuyucularımız da çok memnundurlar.

Geçtiğimiz hafta tamamen kaynaklara bağlı kalarak yazdığım TEVRAT VE SAVAŞ  HUKUKU adlı yazıma iki okuyucum mesajlarını göndermiş. Müstear isim kullandıklarından kimliklerini gizlemişler .Misafir rumuzlu okuyucum “Gerçek Tevrat mı bu, yoksa değiştirilen Tevrat mı?” diye sormuş. Elde bir Tevrat bulunmaktadır. Bu Tevrat Yahudilere göre vahyedildiği gibi korunan hakiki Tevrat’tır. Müslümanlara göre tahrif edilmiş, bazı ayetleri değiştirilmiş hatta bazı ayetleri lağvedilmiştir. Biz meselenin bu tarafında değiliz. Yahudilerin inançlarının temelini oluşturan mevcut Tevrat’ı esas alıyoruz. Çünkü Yahudiler bu Tevrat’a inanmakta ve din hayatlarını bu Tevrat’a göre şekillendirmektedirler. Kaldı ki Müslümanlar mevcut Tevrat’ın değiştirilen ve hükümlerinin lağvedildiğini iddia ettikleri ayetler hakkında suskundurlar. AHD-İ  ATİK (Eski Söz) adındaki bu Tevrat Kitab-ı Mukaddes cemiyeti tarafından 1958 tarihinde Türkçe’ye çevrilmiş ve İstanbul’da basılmıştır.

Haberci rumuzuyla yazıma mesaj gönderen ikinci okuyucum ise “Hocam bizim ayetler ne diyo” diye sormuş. Herhalde Mukaddes kitabımız Kur’an-ı Kerim’den ve onun ayetlerinden bahsediyor olmalı. Bu ifadeyi okuyucularımın değerlendirmesine havale ediyor ve anladığım şekliyle cevaplandırıyorum. Ben Müslümanım ve Kur’an-ı Kerime inanıyorum. Onun savaşla ilgili ve savaş hukukunu düzenleyen onlarca ayeti bulunmaktadır. Bu ayetler çeşitli surelerin içine serpiştirilmiş olarak bulunmaktadır. Yazımda ayetlerin hepsini buraya alarak okuyucularımın sabrını suiistimal etmek istemem. Ancak yeteri kadarını yazarak hem okuyucumun merakını gidermek hem de konuyla ilgili dinimizin esaslarını diğer okuyucularımla paylaşmak isterim.

“Size savaş açanlarla Allah yolunda çarpışın. Fakat haksız saldırıda bulunmayın. Çünkü Allah, haksız saldırıda bulunanları sevmez”(BAKARA SURESİ, 190. Ayet)

“Savaş size farz kılındı, gerçi o size hoş gelmez. Olabilir ki siz, bir şeyden hoşlanmazsınız. Oysaki sizin için bir hayırdır. Yine olabilir ki, siz bir şeyi seversiniz, oysaki o sizin için bir kötülüktür. Allah bilir, siz bilmezsiniz” ( BAKARA SURESİ; 216.Ayet)

“İman edenler, Allah yolunda savaşırlar. İnkâr edenler de tağut yolunda savaşırlar.  O halde siz Şeytan’ın taraftarlarına karşı savaşın. Çünkü Şeytan!ın hilesi zayıftır” ( NİSA SURESİ 76.Ayet)

“(Ey Muhammed) Allah yolunda savaş! Sen ancak kendi yaptığından sorumlusun. Müminleri de savaşa teşvik et. Umulur ki Allah kâfirlerin gücünü kırar. Hiç şüphesiz ki Allah kuvvet ve kudretçe çok daha güçlü, ve cezası daha çetindir.” ( NİSA SURESİ, 84. Ayet)

“Eğer onlar barıştan yana olurlarsa, sen de barıştan yana ol! Ve Allah’a güven. Çünkü işiten ve bilen O’dur.” (ENFAL SURESİ, 61. Ayet)

“Yeminlerini bozan, Peygamber’i yurdundan çıkarmaya azmeden ve üstelik ilk önce size saldırmaya başlayanlara karşı savaşmaz mısınız? Yoksa onlardan korkuyor musunuz? Eğer mümin iseniz her şeyden önce Allah’tan korkmalısınız.” (TEVBE SURESİ, 13. Ayet)

“ Ey müminler! İster hafif teçhizatla, ister ağırlıklı olarak seferber olun ve mallarınızla, Allah yolunda cihad edin. Eğer bilirseniz böylesi sizin için daha hayırlıdır.” (TEVBE SURESİ, 41. Ayet)

“Allah sizi, din hakkında sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayan kimselere iyilik etmekten, onlara adaletli davranmaktan men etmez. Çünkü Allah adalet yapanları sever.” 8MÜMTEHİNE SURESİ, 8.Ayet)

“Allah sizi, ancak sizinle din hakkında savaşan, sizi yurtlarınızdan çıkaran ve çıkarılmanız için yardım eden kimselere dost olmaktan men eder. Kim onlarla dost olursa işte zalimler onlardır.” (HUCURAT SURESİ, 9.Ayet)

Dinde zorlama yoktur. Çünkü doğruluk, sapıklıktan ayırt edilmiştir. Artık her kim tağut’u inkâr edip, Allah’a inanırsa, sağlam bir kulpa yapışmıştır ki, o hiçbir zaman kopmaz. Allah her şeyi işitir ve bilir.” (BAKARA SURESİ; 256. Ayet)

“(Ey Resulüm!) Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır. Ve onlarla en güzel şekilde mücadele et. Şüphesiz Rabbin kendi yolundan sapanları en iyi bilendir ve O, hidayete kavuşanları da en iyi bilendir. (NAHL SURESİ, 125. Ayet)

Savaşla ilgili olarak mukaddes kitabımız Kur’an-ı Kerim’de yer alan ayetlerden önemli bulduğum bazıları yukarıya çıkarılmıştır. Umarım, bazı kardeşlerimiz Kur’an ayetleriyle Tevrat ayetlerini karşılaştırma imkânını bulurlar. Doğru hükmü kimseye sorup danışmadan verebilirler.

Bir başka konuda buluşmak üzere kalın sağlıcakla.