Anadolu’yu aydınlatanların başında şüphesiz Yunus Emre ilk sırayı almaktadır. İkinci sırada Hacı Bektaşi Veli, üçüncü sırada ise Mevlâna gelmektedir. Elbette bu sıralamaya itiraz eden okuyucularım olabilir. Hatta birinci sırayı Mevlâna’ya vermediğimden dolayı haksızlık yaptığımı ifade edenler de bulunabilir. Bu itirazlara saygı duyarım. Hatta bu sıralamaya ne lüzum var, üçü de bizim değerimiz ve üçü de Anadolu’nun güneşidirler diyenler de bulunabilir. Bunlar da doğrudur. Ancak, Yunus ve Hacı Bektaşi Veli Türkçe söyledikleri için halkımız onları aracısız anlamış, söylediklerini belleklerine yerleştirmiş ve hayatlarında düstur edinmişlerdir. Mevlâna ise Farsça söylediği için halkımıza doğrudan hitap etme imkânını kaybetmiş, halkımız onu Farsça bilenler aracılığı ile tanıma fırsatı bulmuştur. Halkımız Yunus’u o kadar çok sevmiştir ki onu toprağa sığdıramamışlar ve gönüllerine gömmüşlerdir. O nedenle Yunus’un bilinen bir kabri yoktur. Anadolu insanı onunla şereflenmek ve ona komşu olmanın lütfuna ermek için, ülkenin her yerinde ona bir makam hazırlamıştır. Milli geleneğimizdeki dokuz sayısının uğruna uygun olarak da ona ait dokuz mezarı vatan sathına yaymıştır. Erzurum’dan Sivas’a, Eskişehir’den Karaman’a ve Bolu’dan Manisa’ya kadar dokuz yerde Yunus mezarı Anadolu’yu manevi ışığıyla aydınlatmaya devam etmektedir. Doğumdan ölene kadar her Müslüman Türk, hayatının her safhasında onun ilahileriyle manevi hayatını tezyin etmekte ve onun dörtlükleriyle yolunu aydınlatmaktadır. Her ölenin arkasından imamın okuduğu salâda Yunus’un sözleriyle vedalaşma vardır. “Salâ verilir kastımıza/gider olduk dostumuza/ namaz için üstümüze/ duranlara selâm olsun.” Dörtlüğü yüzyıllardır okunmakta, kıyamete kadar da ölülerimizin yaşayanlara veda mesajı olmaya devam edecektir.
Sönmeyen diğer bir çerağımız ise Hacı Bektaşi veli’dir. Bazı densiz softalar tarafından sözde Ehl-i Sünnet anlayışının dışına itilmeye çalışılsa da o bu tür iftiralardan etkilenmeyecek kadar büyük, leke tutmayacak kadar aydınlıktır. Büyük eseri Makâlât ile insanımıza manevi rehber olmaya devam etmektedir. Anadolu Türklüğünün milliyetini oluşturan ve Türklüğümüzü muhafaza konusunda üstümüze kol-kanat geren bu iki değerimize sahip çıkmak her Müslüman Türk’ün ilk görevidir. Hacı Bektaşi Veli’nin “İncinsen de incitme” sözü ile Yunus’un “Dövene elsiz gerek/ Sövene dilsiz gerek/ Derviş gönülsüz gerek/Sen derviş olamazsın” sözleri nasıl da aynı kaynaktan süzülüp gelen berraklıktadır.
Mevlâna ise ayrı bir ağız tadımız ve gönül zenginliğimizdir. O Farsça söylese de bizden biridir. Söylediği bir rübaide bu konuda şöyle demektedir. “Bigâne megirid mera zin kûyem/ Der kûy-i şüma hane-i hod micûyem/ Düşmen neyem her çend ki düşmen- ruyem/ Aslen Türk’est, eğerçi Hihdu guyem” Yani Yabancı tutmayın, bu köydenim ben, Evimi ararım mahallenizde. Düşman yüzlüysem de değilim düşman, Hintçe söylesem de Türk’üm ezelden.
O sayısız eserleriyle bütün insanlığa ışık olmuştur. Bütün insanlık onun ışığından yararlanmanın yollarını günümüzde de aramaktadır. Düşmanlığın kol gezdiği, ayrılıkların ve farklılıkların tahrik edilip kitlelerin birbirine vurdurulmaya çalışıldığı günümüzde, onların insancıl ve hümanist düşüncelerine ne kadar da ihtiyacımız var. Eserlerinden aracısız anlamasak da düşüncelerini güzel dilimizle paylaşan tercümanlar aracılığı ile ilgi kuruyor, onun büyüklüğünü içimize doya, doya çekiyoruz. Konya’daki ihtişamlı türbesiyle güzel yurdumuzu, vefakâr insanımızı aydınlatıyor, aldığımız her nefeste onun davetini yudumluyoruz. Genç nesiller bilmeseler de yaşı ellinin üzerinde olanlar hatırlayacaklardır. O yıllarda hacca otobüslerle de gidilirdi. Hacca giden otobüsler bilhassa gidişlerde, mümkün olmazsa dönüşlerde mutlaka Konya’ya uğrarlar ve Mevlâna’yı ziyaret ederlerdi. Yani hac görevi onun ziyaretiyle tamamlanırdı. Bu ziyaret yapılmazsa sanki hac görevinde bir eksiklik varmış kabul edilirdi. İşte biz millet olarak Mevlâna’yı bu ölçüde seviyoruz.
Mevlâna 17 Aralık 1273’ te öldüğünde Konya’da 40 gün yas tutulmuştur. Bu 40 günlük yasa Museviler bizim Musa’mız, Hıristiyanlar da bizim İsa’mız şimdi öldü diye katılmışlardır. Yani onun ölümünden bütün dinlerin mensupları müteessir olmuş, teessürlerini Müslümanların yaslarına iştirak etmek suretiyle göstermişlerdir. 1924 yılında tarikatlar, tekkeler ve dergâhlar kapatıldığında Mevlâna türbesi açık tutulmuş, Mevlevi tarikatı, Mevlevi tekke ve dergâhları bu yasağın yumuşatıldığı yerler olmuştur. 1960’lı yıllardan bu yana da ölüm yıldönümü ŞEB-İ ARUS ( Gelin gecesi ) adıyla anılmakta, adına yüksek düzeyde katılımların sağlandığı anma törenleri düzenlenmektedir.
Şeb-i arus Farsça tamlama olup gelin gecesi demektir. Yani iki sevgilinin birbirine kavuştuğu vuslat anıdır. Uzun yıllardır yazarım. Hz. Mevlâna ölümü bile sevdiren kişidir. Onun için ölüm, sevenin sevdiğine kavuşmasıdır. Kabir ebedi yurdumuza çekilmiş bir perdedir Ölüm yalnızca sevenlerin kavuşması değil bu perdenin de kalkmasıdır. Geçtiğimiz hafta Hz.Mevlâna’nın Rabbine kavuştuğu 748. yıl dönümüydü. Mekânı cennet olsun. Allah(C.C.) kendisine şefaat yetkisini tanırsa, bizleri de şefaatine nail eylesin.
Yorum yazarak Bolu Gündem Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Bolu Gündem hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Bolu Gündem editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Bolu Gündem değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Bolu Gündem Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Bolu Gündem hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Bolu Gündem editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Bolu Gündem değil haberi geçen ajanstır.